top of page
Yazarın fotoğrafıBarış Kapukıran

Çok karanlık bir cümlede durmuş gibiyiz


Bir hapishane defterine düşen terim: “İnterregnum.”


Antonino Gramsci, 1920'li yılların sonu, 30'ların başında Turi Hapishanesi'nde tuttuğu defterine şunları yazar: Kriz tam da eskinin ölmekte olduğu ve yeninin doğamadığı gerçeğinden ibarettir; bu interregnumda çok çeşitli hastalık belirtileri ortaya çıkar.

Bir hükümdarın ölümü ile halefinin tahta çıkışını ayıran zaman aralığını ifade etmek için kullanılagelen interregnum terimi, bir sosyal düzenin devamlılığında yaşanan bir kırılma anına işaret ediyordu. Gramsci, 'interregnum' kavramına yeni bir anlam yükledi. Gramsci'de bu terim, toplumsal düzenin mevcut yasal çerçevesinin (paradigma) etkisini yitirdiği, eski paradigmanın işe yaramaz hale geldiği, ortaya çıkan koşullara uygun yeni bir paradigmanın oluşmadığı ya da henüz tasarım aşamasında olduğu kaotik bir dönemi imler.


Amerikalı, fizikçi, tarihçi ve bilim felsefecisi Thomas Kuhn'a göre dünya ya da gerçeklik, onu gözlemlediğimiz kavramsal şemalardan bağımsız olarak tanımlanamaz. Paradigma teorileri kavramsal şemalarımızın bir parçasıdır. Dolayısıyla bir paradigma kayması meydana geldiğinde, bir anlamda dünya değişir. Bu bağlamda interregnum dönemleri, köklü değişimlerin habercisidir.


Süreçsellik, organiklik, hastalık

Gramsci, krizleri statik 'olaylar' olarak değil, süreçler olarak görür. Gramsci'ye göre krizler tarihseldir ve ölmekte olan toplumsal düzendeki çelişkilerden ya da gerilimlerden kaynaklanır. Krizler, toplumsal düzeni bozan dışsal nedenlerden (bugünlerde sıkça duyduğumuz, sorunların nedeninin dış güçler olduğu iddiası) kaynaklanmaz. Onlarca yıl sürebilen ekonomik ve siyasi güvensizlik süreçleridir.


Gramsci, 'konjonktürel' ve 'organik' krizler olarak tanımladığı krizler arasında bir ayrım yapar. Konjonktürel krizler günlük siyasi hayatta ortaya çıkan krizlerdir ve kendi başlarına sistem değiştirici değildirler. Organik krizler ise toplumsal düzenlerin üzerine inşa edildiği temellere meydan okur. Günlük siyasi ve ekonomik hayatı altüst eden ve uzun vadede eski toplumsal düzenleri ve güç ilişkilerini yok eden 'hastalıklı semptomlar' üretirler.

Bu semptomlar, bariz siyasi şiddet; toplumsal hoşnutsuzluğun patlak vermesi ve dışavurumu; aşırı siyasi görüşlerin ve bunların liderlerinin yükselişi ve kabulü (bunun örneklerini ülkemizde ve dünya genelinde görüyoruz); uluslararası ilişkilerde daha önce görülmemiş boyutlarda değişimler (Küresel finans sisteminin 2008'de neredeyse çökmesi; 'devletçi' ekonomilerin -özellikle BRIC(S) ülkeleri- bir karşı model olarak ortaya çıkması; krizden bu yana Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde sağcı hareketlerin yükselişi; Brexit oylaması ve 2016'da Trump'ın seçilmesi vb.) ve bir zamanlar güçlü olan kurumların aniden tükenmesidir. Organik bir kriz, siyaset, kültür, ekonomi, hukuk, etik vb. toplumsal alanlarda kendisini gösterir.



Organik Kriz dönemlerinde felsefenin önemi

Gerçek özgürlüğü kazanmak için felsefenin kölesi olmalısınız.”

Epicurus


Organik kriz dönemleri, paradigmanın kırıldığı, işlevsizleştiği, normların uygulanabilirliğinin ortadan kalktığı kaotik süreçler olduğundan iktidar sahiplerinin işlevsizleşen iktidarlarını korumak için baskıya başvurduğu dönemlerdir. Ancak baskı, panik halindeki bir toplumu yaşamlarını tehdit altında hissettikleri bu dönemlerde bir arada tutamaz. Bütünlüğün kaybolduğu, sınırların silindiği dolayısıyla anlam, değer, etik gibi kavramların muğlaklaştığı, normların ise keyfiyete göre yorumlandığı organik kriz dönemlerinde toplumun ihtiyacı yeni bir paradigma yani sorun çözücü bir değerler bütünüdür.

Muğlak kavramlar, tehlikeli öncüller, mantıksal safsatalar ve geçersiz argümanlar organik kriz dönemlerinin hastalık belirtilerindendir. Felsefe, argümanların ve kavramların analizini, argümanların geçerliliğinin ve sağlamlığının incelenmesini ve kavramlar arasındaki bağlantıların ve ayrımların ortaya çıkarılmasını içerdiğinden tam da bu dönemler için vazgeçilmez bir öneme sahiptir.

Uygun anlamın inşası, özellikle bu dönemlerde daha da önemli hale gelmektedir ve felsefe ahlaki yargılarda, rasyonel söylemlerde ve bilgi ve deneyime dayanan bakış açılarında anlayışa rehberlik eder.



183 görüntüleme

Comments


bottom of page