top of page

Sağduyu, Bilim ve Şüphecilik: Bilgi Kuramına Tarihsel Bir Giriş



Çağdaş Bir Poppercı'nın Gözünden Bilgi ve Kuşkuculuk: Musgrave de tıpkı Popper gibi kuşkucu bir yaklaşıma yakın durmakta, ancak aşırı kuşkuculukla arasına mesafe koyarak "nesnel" bilgi arayışını sürdürenlerle felsefi açıdan ortaklık kurmaktadır.


Deneme, siyaset, popüler kültür yazılarında yazarlar görüşlerini kısa ve sağduyuya seslenen argümanlarla destekleyerek özlü bir biçimde sunmaya çalışırlar. Bu çabanın sonucu, çoğu zaman, türlü ifadelerle renklendirilmiş bir niyetler ve görüşler envanteri olur: "Dünya şöyle şöyle olmalıdır", "Şu olayın ardında bunlar vardır", "Şöyle şöyle bir şey dünyanın neresinde vardır ki burada olsun" vb. Bu envanterde yer alan öğeler uzman görüşleriyle, gazetelere düşen olaylarla, "herkes"in benimsediği genel yargılarla desteklenerek birer "bilgi" diye sunulur.


"Bilgi" sözcüğünün müphem kavranışı


Dillere pelesenk olan bu tılsımlı sözcük (bilgi) bünyesinde çokça anlam barındırır: İstatistiki veriler, kulaktan dolma hikayeler, kurgular, varsayımlar, tanıklıklar, bilimsel vargılar, hipotezler, ahlaki yargılar vb. "Bilgi" sözcüğü bu denli müphem bir şekilde akılda tutulursa bilgi üzerine yapılan akıl yürütmeler sakatlanır. Dolayısıyla, bilgi kavramı üzerine ayrıntılı ve sağlam bir çözümleme için bilginin ne olduğu sorusu üzerine kafa yorarak söz konusu çözümlemeye şimdiden girmek kaçınılmazdır.


Episteme ve Doksa



Bu yazıda bilgi üzerine en ciddi ve yoğun akıl yürütmeleri içeren bir alan (epistemoloji) üzerine yazılmış bir esere yer vereceğiz. Bilginin yukarıda yüklerinden kurtulup karşımıza daha özgül bir biçimde çıktığı bir alan olan epitemoloji Antik Yunan felsefesinin bilgi kavrayışının bir ürünü olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kavrayışın adı olan episteme mutlak ve kesin bir bilgi anlayışına karşılık gelir ve böylece görüş, sanı anlamına gelen doksa'dan ayırt edilmiş olur. Kuşkucu akıl yürütmelere direnen kavrayışlar bilgi adını hak etmeye doğru ilerlerken, direnemeyenler tarihin çöplüğüne atılır ve/veya o çöplüğü eşeleyenlerin zihnine hapsolur. Tam da bu tartışmayı odağına yerleştiren bir filozof olan Karl Popper'ın takipçisi Alan Musgrave'in Sağduyu, Bilim ve Şüphecilik adlı eseri, Nur Küçük'ün çevirisiyle İthaki Yayınları tarafından 2013 yılında yayımlandı. Musgrave de tıpkı Popper gibi kuşkucu bir yaklaşıma yakın durmakta, ancak aşırı kuşkuculukla arasına mesafe koyarak "nesnel" bilgi arayışını sürdürenlerle felsefi açıdan ortaklık kurmaktadır.


Kitabın Gelenek Dışı Tutumu


Söz konusu eser, Musgrave'in "1970'ten beri Otaga Üniversitesi'nde verdiği bilgi kuramına giriş derslerinden doğmuş" (s. 11). Yazar, eserinin çizgisini şu sözlerle özetliyor:


"Tarihsel figürlerle ilgili bazı yorumlarım tartışmalı olabilir; böyle olduklarını bildiğim durumlarda bunu belirttim, ama karşıt yorumları pek tartışmadım. Baştan sona kadar, kitapta yer alan tarihsel tartışmalar bir bütün olarak kitabın üstlendiği savunuya göre düzenlendi. Yani elinizdeki, geleneksel bir felsefe tarihi kitabı değildir." (s. 11).


"Geleneksel felsefe tarihi kitapları"nda çokça rastlanan filozofların düşüncelerini nasıl savunduklarına karşı bildik ilgisizlik, bu eserde yer almıyor. Kimi zaman, yazarın da söylediği gibi, filozofların akıl yürütmeleri yazarın filtresinden geçip az da olsa çarpıtılsa da kitaba hakim olan görüşün net bir şekilde ortaya konduğu açık. Popper'ın Yanlışlanabilirlik Kuramını, Kant'ın idealizmini ve aksayan taraflarını, alternatif geometrileri epistemoloji açısından oldukça başarılı bir biçimde ortaya konuyor. Kitap her ne kadar geleneksel bir felsefe tarihi kitabı olmasa da, epistemoloji alanındaki geleneksel yaklaşımları büyük oranda özlü bir biçimde ele almaktadır.


Eserin diğer bir özgül yanı da epistemoloji alanındaki yaklaşımlar sunulurken psikoloji, dilbilim, geometri, matematik, pozitif bilim gibi alanların kapsadığı örneklere başvurulmasıdır. Üstelik bu türden alanların epistemolojiyle ilişkilendirilmesi eseri daha da karmaşık yapabilecekken, yazarın usta anlatımıyla tüm bunlar olanca bir yalınlıkla aktarılıyor.


Kitabın Aksayan Yanları


Musgrave'in de kabul ettiği gibi, Kıta Felsefesi'nin Descartes, Locke, Berkeley, Hume ve Kant gibi önemli figürleri Poppercı bir bakış açısıyla üstün körü ele alınıyor. Yine de bu filozofların düşüncelerinin özetlenmesi ve Musgrave'in görüşlerinin ortaya konması açısından böylesi bir yüzeysellik şaşılası bir seçim değil. Kitabın en eksik yönü, Popper'ın düşüncelerinin oluşumunda önemli bir yeri olan psikanaliz ve Marksizm eleştirilerine ve dolayısıyla psikanalizin ve Marksizmin epistemolojik yaklaşımlarına yer vermemesidir. Eserin çevirisi belli ki epistemolojiyi bilen ve felsefi duyarlılığı olan bir çevirmenin işi, ancak yine de tartışmalı bazı kavramlar bulunmaktadır. Bu konularda net bir tutum almak için henüz erken olduğundan, yayınevleri çevirmenin notu türünden ek sayfalara yer vermelidir ki böylece çevirmenler sözcük seçimlerini yalın bir biçimde gerekçelendirebilsinler. Eserden örnek verecek olursak, Edmund Gettier'in görüşleri sunulurken aktarılan bilgi tanımında (a true justified belief) yer alan "justified" sıfatı, "gerekçeli" sözcüğüyle karşılanmış. Bu hem sağduyuya hem de literatürdeki tartışmaların bağlamına çok uygun görünmemektedir. ''Justified'' sözcüğüyle denmek istenen doğru inançlarımızın doğruluğunun temellendirilmesi koşulludur. Gerekçe sözcüğü bir inancın doğruluğu lehine sunulan açıklamaları kapsayabilmekte fakat bu açıklamaların sözü edilen inancın doğruluğunu ortaya koyması bakımından aynı zamanda yeterli olduğunu dile getirebiliyor mu, bundan emin değilim. Bunun dışında, muhtemelen eserin özgün dilinde de yer alan "sistematik şüphe" ya da "metafiziksel şüphe" ifadeleri yanıltıcıdır. Descartes'ın kuşkuya yöntemsel olarak başvurduğu anımsanırsa Descartes'ın kuşkusuna "sistematik" ya da "metafiziksel" sıfatındansa "yöntemsel" sıfatı daha uygun düşüyor gibi görünüyor.

35 görüntüleme

Comments


bottom of page