top of page
Yazarın fotoğrafıBarış Kapukıran

Çakıl Taşı


“ey geçmiş! silindikçe, silindikçe bugünle donanırsın. ey şimdi! geçmişle süslenirsin sen de. ey zaman aralıkları, zaman aralıkları! bilmem ki ne isterdiniz bir gidiş dönüş biletine.”


Edip Cansever-Sera Oteli


Zamanın Akışını Durdurmak

Bayramlar, şenlikler, festivaller kutlamalar... Belki modern dönem için biraz da cumartesiler yani tatiller, yani indirgenmiş bayramları modern insanlığın...

Gündelik yaşamın rutini içinde her şey gerçektir ama aynı zamanda akıp gitmektedir. Zamanı sahiplenememe hissi bu akıp gidenin yani geçiciliğin bir sonucudur. Gündelik yaşamda zamanın amansız akışı karşısında herkes yalnızdır.

Zaman ancak bizim onu durdurmamız, ona bir ölçü vermemiz, onu işaretlememizle bize ait olur. Bayramlar, şenlikler, festivaller, kutlamalar ve biraz da tatillerde gündelik yaşamın dışına taşarak bir anlamda akıp giden-gitmekte olan-gidecek olan zamanı durdurur, gündelik yaşaımın rutinlerinden bir adım geri çekilerek onu ölçüp biçeriz.

Spinoza bir mektubunda "tüm belirlenimler olumsuzlamadır" diye yazar. Belirlenim, ayırt edici bir güç, bir olumsuzlamadır. Zamanı kendimize ait kılmak için onu sınırlandırmamızın, saatlerin akışına ritim veren özel bir şey biçiminde ayırt etmemizin sayısız yolu vardır. Birçok ritüel, zamanı bize ait olacak şekilde işaretlemenin yolları gibi görünmektedir. Bu rituellerin özel bir şekilde yapıldığı günler olan bayramlar, şenlikler, festivaller kutlamalar, zamanın temelinde ve etrafında anlam kazanan kesitlerdir.


Zamanı kesintiye uğratan bayramlar, başlangıcı -zamanın henüz var olmadığı zamanı- ve sonu -zamanın tamamlanacağı zamanı- çağrıştırır. Bayramlar, her zaman başlangıcın yeniliğini vurgulayarak, olmuş olanın yeniden olabileceğini müjdeler.

Zamanın içinde yaşadığının ve zamanın yitip gittiğinin fazlasıyla bilincinde olan bir varlık olarak insan, bu farkındalığın acı verici sonucunu kavradığından, zamansallığın içinde erimemek için onu durdurarak zamandan bir adım önde olmaya çalışır

Tarihsel olarak, bayramların dinler için ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Dinler, ayinleri aracılığıyla, basitçe doğal olan şeyi kutsal hale getirmişlerdir; insanlar için aydınlığın geri dönüşünü işaretlemişlerdir; doğal bir olay olan şeyi ilahi bir düzeyde yeniden inşa etmişlerdir. Bayramlar, gündelik yaşamın özgür olmayan düzenini tahammül edilebilir kılmaya yardımcı olur. Eskatolojik bir beklenti olarak bayramlar gündelikliğin eleştirisidir.


Zamana bırakılan ekmek kırıntıları...


Modern insan, isimlerini unutmasa da bayramlarını kaybetmiş gibi görünüyor. Çünkü gündelik yaşam, bir anlamda gönülü bir tutsaklık biçimine dönüştü tüketim toplumunda. Gündelik yaşamın özgür olmayan düzenini tahammül edilebilir kılan bayramlar ise tüketimin çılgınca arttığı özel bir görünüme bürünmüşe benziyor.

Zamanın ancak bizim onu durdurmamız, ona bir ölçü vermemiz, onu işaretlememizle bize ait olabileceğinden daha önce bahsetmiştik. Günümüzde bu işaretleme kısmı sorunlu gibi geliyor bana. Çoğumuzun bildiği bir masalda Hansel ve Gretel, evlerine dönüş yolunu bulmak için ekmek kırıntıları ile yollarını işaretlerler. Modern çağ insanı da benim görüşüme göre cebindeki çakıl taşları bittiği için ekmek kırıntıları ile işaretliyor zamanı. Bu yüzden de sıklıkla yönünü kaybediyor.

Yeni bir yıla girerken gündelik yaşamın özgür olmayan düzenini tahammül edilebilir kılmamızı değil; gündelik yaşamın tutsakları haline getirildiğimiz bu çağda onu bilimle, felsefeyle, sanatla özgürleştirebilmemizi diliyorum.

Yönümüzü bulabilmek için çakıl taşları biriktirmek dileğiyle...







144 görüntüleme

Commentaires


bottom of page