top of page

Sınıf Felsefesi

Bir eğitimin gerçek amacı nedir? Bunun tek bir cevabı yok ve asıl mesele de bu


Ağustos ayında bir grup bilim insanı, Pink Floyd'un bir şarkısını dinleyen insanların beyin dalgalarını analiz ederek şarkının bulanık bir distorsiyonunu yeniden oluşturmayı başardı. "Another Brick in the Wall" şarkısının ünlü "Eğitime ihtiyacımız yok" dizesinin yer aldığı ikinci bölümü yerine ilk bölümünü seçmeleri dikkat çekicidir. Eğitim olmasaydı, zihin okuma başarıları asla mümkün olmazdı.


Eğitimin amacı nedir diye sorduğumuzda aklımıza bunun gibi dikkat çekici bilimsel buluşlar geliyor. Eğitim yeniliği körükler: öğrenmeye yapılan harcama geleceğe yapılan yatırımdır ve bu olmadan toplum durgunlaşır. Bu, eğitime araçsal bir bakış açısıdır. Ancak eğitim toplumun iyiliği içinse, şunu sormamız gerekir: Kimin için daha iyi?


Pink Floyd'dan Roger Waters ünlü şarkı sözlerini yazarken Marksist filozofların izinden gidiyordu. Bu düşünürler batı demokrasilerinde eğitimin öncelikle kapitalist sınıfın çıkarlarına hizmet ettiğini savunmuşlardır. Okullar, aile, medya ve kilisenin yanı sıra, bizi uyumlu yöneticiler, işçiler ve tüketiciler haline getiren değerleri aşılayan kilit "ideolojik devlet aygıtlarından" biridir.


Elbette çocuklarımızı okula gönderdiğimizde ya da kendimiz bir akşam kursuna katıldığımızda kapitalist sistemi sürdürdüğümüzü düşünmeyiz. Ancak Fransız Marksist Louis Althusser'in de belirttiği gibi, ideoloji biz farkına varmadığımızda işini yapmış olur. Artık pek çok kişi, eğitimin öğrencileri üretken ekonomik aktörler olmaya hazırladığı ölçüde başarılı olduğu fikrini verili kabul ediyor. Yeni İşçi Partisi döneminde yüksek öğrenimin yaygınlaştırılmasına yönelik argüman, mezunların mezun olmayanlardan daha fazla kazandığı gerçeğine dayanıyordu. Bugün ise insanlar, sahiplerine net bir gelir artışı sağlamayan kursların kesilmesini açıkça savunuyor.


Birçoğumuz böylesine aşırı araçsal bir görüşe karşı çıkarız, ancak eğitimin yenilikçiliği teşvik etmek ve gençleri iş dünyasına hazırlamak için bir şeyler yapması gerektiğine inanmak için kapitalist olmak zorunda değilsiniz. Kilit nokta, bunların eğitimin tek işlevi olmaması gerektiğidir.


İyi bir genel ilke, eğitimin birçok şey yaptığıdır ve birine öncelik verip diğerlerini dışladığımızda bütün, aşırı büyük bir parça tarafından bozulur. Okullar sosyalleşme için de önemlidir, çocuklara (bazen çok farklı) diğerlerine saygı duymayı öğretir. Eğitimin kendi iyiliği için de önemli olduğunu düşünebiliriz, çünkü anlayışımızı derinleştirmek, pratik bir faydası olmasa bile hayatı zenginleştirir.


Eğitimin liberal toplumlarda en çok baş ağrısına neden olan işlevi, iyi vatandaşın oluşumundaki rolüdür. Amerikalı düşünür John Dewey, 20. yüzyılın başlarında eğitimin "doğaya ve diğer insanlara karşı entelektüel ve duygusal temel eğilimler oluşturma süreci" olarak algılanması gerektiğini savunmuştur. Dewey, tam anlamıyla demokrasinin, toplumsal yaşamda ortaya çıkan çatışmaların zorlayıcı olmayan bir şekilde yönetilmesi; vatandaşların bilgi ve yaşanmış deneyim temelinde eşit bir şekilde katılım gösterdiği bir süreç olduğuna inanıyordu. Eğitimin bu işbirlikçi, demokratik uygulamaları modellemesi gerekir.


Daha yakın zamanlarda, seçkin çağdaş filozof Martha Nussbaum, vatandaşları "akıllarını kendilerinin olarak adlandıramadıkları" sürece bir toplumun gerçekten özgür olmadığını savunmuştur. Hümanist bir eğitim bağımsız düşünce kapasitesini geliştirmelidir. Bu, onlara "sınıf ve rütbenin dışsal saygınlığının çok ötesinde bir saygınlık kazandırır". Otoriter rejimlerin okullarının özgür düşünceyi teşvik etmediğinden emin olmaları, bu eğitimin gücünün bir tür kanıtıdır.


Bugün liberaller, çocukları iyi birer demokratik vatandaş olarak şekillendirmekten söz edildiğinde " beyin yıkamadan " endişe duyarak rahatsız olabilirler. Ancak eğitim kaçınılmaz olarak karakteri geliştirir; tek soru ne tür bir karakter olduğudur. Muhafazakârlar eğitimin inanca ve bayrağa saygıyı aşılamasını ister. Diktatörler bunun itaat ve tarihin çarpıtılmış versiyonlarına inanmayı sağlamasını ister. Liberaller ise, John Rawls'un "kapsamlı doktrin" olarak adlandırdığı ve ahlaki görevlerimizin çok kuralcı bir resmini ortaya koyan şeyi dayatmadan, aydınlanmacı değerlere saygı duyulmasını isterler.


Eğitimin değer yüklü doğasından kaçış yoktur ve bunu yapmaya yönelik herhangi bir girişim sadece değerlerin gizli bir şekilde dayatılmasıyla sonuçlanacaktır, çünkü ahlaktan geri çekilmek bir tür ahlaki serbestliği onaylamak olacaktır. Vatandaşlar hangi ahlaki değerlerin öğretilmesi gerektiği ve eğitimin hangi işlevlerine öncelik verilmesi gerektiği konusunda farklı fikirlere sahip olacaktır. Bu her zaman bir uzlaşma olacaktır. Ancak bu tür bir uzlaşma demokrasinin belirleyici özelliğidir. İyi bir eğitimin bu işbirliği ruhunu aktarması ve toplumun neyi başarmasına yardımcı olduğunu örneklemesi gerekir.



Not: Julian Baggini’ye ait bu yazı https://www.prospectmagazine.co.uk adlı siteden alınmış ve www.felsefearenasi.com.tr editörleri tarafından Türkçeye çevrilmiştir:

https://www.prospectmagazine.co.uk/ideas/philosophy/62864/philosophy-of-education?fbclid=IwAR1cCxKUXdv71bWEXWvOSqY1tRU5rquvC19nSC7Y1MqfS7Ys92lCCrdde-g

88 görüntüleme

コメント


bottom of page