top of page

Spinoza'nın aforoz edilmesinin gerçek nedenini nihayet keşfedebildik mi?


 

Belgeselde, filozofun sürgüne gönderilmesinde Tanrı, Musa yasası ve maliye hakkındaki tartışmalı fikirlerinin nasıl rol oynamış olabileceği anlatılıyor

 

Baruch Spinoza'nın dinden çıkışının başlangıcı sünnetsiz büyükbabasıyla başlamış olabilir.

 

Spinoza 17. yüzyılda henüz bir çocukken Amsterdam'ın dış mahallelerindeki Beth Haim mezarlığını ziyaret etmiş, oraya tekneyle gitmişti, çünkü Hollandalı Hıristiyanlar Yahudilerin gürültülü cenaze törenlerini yol üzerinde yapmalarına izin vermiyorlardı. Mezarlıkta, Portekiz'de zorla din değiştiren bir ailede doğan büyükbabalarından birinin, sırf sünnet olmadan öldüğü için akrabalarından uzakta ve Yahudi aileler tarafından köleleştirilen insanların mezarlarının yanına gömüldüğünü fark etmiştir.

 

Akademisyen Yosef Kaplan, o zamanlar henüz bir çocuk olan ancak daha sonra devrimci bir filozof olan Spinoza'nın, Yahudilerin sevdiklerinin yasını tutmak için neden kanallarda seyahat etmek zorunda kaldıklarını ve Hıristiyanlık inancına sahip büyükbabasının (" ölümünden sonra sünnet edilmiş olan) neden ailenin geri kalanından uzakta bir yerde gömüldüğünü sorguladığına inanmaktadır. Dahası, yeni bir belgesel Spinoza'nın bugün hayatta olsaydı yeni bir rezalete daha sinirlenebileceğini savunuyor: Amsterdam'ın Yahudi cemaatinin, ölülerini gömmek için yollardan uzak durmaları emredildikten yüzyıllar sonra, Yahudilere ait kölelerin torunlarının, kendi akrabalarının defnedildiği mezarlıkta özgürlüklerini kutlamalarının engellenmesi. Son argüman günümüze ait olabilir, ancak o kadar kolay göz ardı edilemez.

 

David Ofek tarafından yönetilen Spinoza: Filozofun Aforoz Edilmesinin Altı Nedeni adlı belgesele göre Spinoza, Hıristiyan bir toplumda yaşayan bir Yahudi olarak varlığının temelinde yatan keyfi adaletsizlik duygusuyla boğuşuyordu. Spinoza'nın kendi inancının katılığına duyduğu öfke, geleneği derinlemesine sorgulamasını körükledi ve Musa'nın ilahi ilhamdan uzak yasasının, bilgisiz kölelerden oluşan asi bir ulusu dizginlemeye çalışan ölümlü bir diktatörün eseri olduğuna dair ikonoklastik bir argümanın yolunu açtı.

 

Halacha'ya karşı bu muazzam meydan okuma, Spinoza'nın 24 yaşındayken verilen ve 44 yaşında ölümünden neredeyse 347 yıl sonra, onu yetiştiren Amsterdam Portekiz Sefarad cemaatinde hala yürürlükte olan herem'i, aforozu için fazlasıyla yeterliydi. Ancak Ofek'in filmi, bu cemaatin Spinoza biyografisi yazarı Yitzhak Malamed'in sinagoglarında film çekmesine izin vermemesini çıkış noktası olarak kullanarak, Spinoza'nın bugüne kadar yürürlükte kalan muğlak - ama güçlü - aforozunun nedenini açıklığa kavuşturmayı amaçlıyor.

 

Spinoza'nın yaşam ve düşüncelerinin aforoz edilmesi için altı olası "nedene" odaklanan Malamed, İsrail, Amsterdam ve Spinoza'nın sözde ölüm maskesinin saklandığı Columbia Üniversitesi'ndeki uzmanları ziyaret ediyor. Metinlerinde Spinoza, Tanrı ve doğanın bir ve aynı olduğunu, inancın "aptallık ve önyargı" olduğunu ve evreni özgür iradeden ziyade bir "zorunluluk ağının" yönettiğini savunmuştur. Bunlar kendi zamanındaki bir cemaat için yeterli suçlar gibi görünmektedir ve inançlarının çoğu şu anda Ortodoks Yahudiliğe aykırıdır. Yine de suçu tam olarak tanımlanamamıştır.

 

Malamed, "Belki de Kutsal Kitap'ı bir insan yaratımı olarak algılayan ilk kişilerden biri olduğu içindir," diyor. "Belki de din ve devletin ayrılması çağrısında bulunduğu içindir. Her halükarda, yıllar içinde bu yasak sembolik bir hal aldı; sizden daha büyük güçler karşısında fikirlerinizi ifade etme mücadelesinin bir sembolü."

 

Bu yasaklı fikirler kavramı (Katolik kilisesi de Spinoza'nın çalışmalarını yasaklamıştı ve filmde Spinoza'nın sahte bir ön sayfa iliştirilerek kurtulmayı başaran bir kitabı gösteriliyor - çizgi romana kılıf uyduran bir ders kitabının sapkın eşdeğeri) belgesel boyunca işleniyor. Malamed, Spinoza'nın düşüncelerinin sansürlenmesini kısaca Batı Şeria'daki Filistinliler için Karl Marx'ın kitaplarına ve Menachem Begin'in anılarının Arapça çevirisine uygulanan yasağa benzetiyor. Gülünç bir anda, Amsterdam'ın baş hahamı Pinchas Toledano'nun bir dinleyiciye Spinoza'ya atıfta bulunarak "ifade özgürlüğünün bile sınırları olduğunu" söylediği bir video görüyoruz.

 

Böyle bir fikir, yine de felsefesinde bir tür teselli bulan, Tanrı ve doğa ile eşanlamlı olarak gördüğü gerçekliği nedensel bir zincir olarak tasavvur eden, filmde üzerinde sınırlı bir güce sahip olunan, birbirine kenetlenmiş sonsuz bir dizi hareketli dişli olarak temsil edilen Spinoza için anathema olurdu. Tel Aviv Üniversitesi'nden filozof Noa Naaman-Zauderer filmde Spinoza için "özgür olmak harekete geçmektir, yani sonuçları dışsal güçlerle değil, kendi güçleriyle yaratmaktır" diyor.

 

Spinoza'nın sürgünü, kendi akıbetini yarattığı bir anla açıklanabilir. Filmde Malamed'in yaptığı gibi, herem kararını inceleyen biri, hahamların bu kararı Spinoza'nın başlıca eserlerinin kağıda dökülmesinden yıllar önce, ama Spinoza'nın bir haham mahkemesini çiğneyerek, ölmüş babasının borcuna ilişkin sorumluluğunu hafifletmek için Hollanda mahkemelerine başvurmasından sadece dört ay sonra verdiğini açıkça görebilir. (Hollanda yasalarına göre Spinoza hâlâ reşit değildi ama kendi cemaatinin yasalarına göre öyleydi).

 

Spinoza, daha olumlu bir yargıya yol açacak dış güçlerin farkına vararak mı felsefesini uygulamaya koymuştu? Durum ne olursa olsun, bu hareket muhtemelen, çok kısa bir süre önce Engizisyon'un varoluşsal tehdidini atlatmış, zaten zayıf olan bir nüfusun otoritesine yönelik bir tehdit olarak algılandı.

 

Ofek'in, yapımcısı Yair Qeder'in İbraniler projesinde yer alan ve önemli Yahudilerin hayatlarına odaklanan birkaç çalışmasından biri olan filmi, geniş kapsamlı ancak anlaşılır sunumuyla konusunun tarzına uyuyor. Bir saatten kısa bir sürede, Batı düşüncesini altüst eden bir zihin hakkında tatmin edici bir başlangıç sunuyor ve hatta kendi sanatsal projeleri Spinoza'nın, insanın sonsuzluktaki küçük yerini fark ederek tatmin bulabileceği zarif dünya görüşünü yansıtan yaşayan akrabalarını bulmayı başarıyor.

 

Ancak filmin en ilgi çekici yanı, Spinoza'nın nihai gücünün ve Amsterdam yetkililerinin onunla yaşadığı temel sorunun, hem yeryüzündeki hem de göksel hiyerarşideki mevcut iktidar yapılarıyla nasıl yüzleştiğinde yattığını öne sürmesi.

 

O, kurtuluş teolojisinin bir öncüsü müydü? Küçük ama sadık takipçileriyle birlikte yeni bir Yahudilik akımı kurmuş olabilir mi?

 

Bu soruyu uzmanlara bırakıyorum. Bu arada, Spinoza'nın dogmaya meydan okumasının ateist, mürted ya da kendisini yetiştiren kültüre karşıt olmaktan ziyâde, geleneğimizde mevcut olduğunca özgürleştirici bir eylem olduğunu bir eylem olduğunu söylemenin tartışmaya açık olmaması gerekir.

 

Not: PJ Grisar’a ait bu yazı, https://forward.com adlı siteden alınmış ve www.felsefearenasi.com.tr editörleri tarafından Türkçeye çevrilmiştir:

 

 

 

 

31 görüntüleme

Comments


bottom of page