top of page

Simone de Beauvoir'a göre Aşkın İki Tuzağı

Evie yalnız biri. Her gün, sadece birkaç kişiyle zoraki, içi boş bir nezaketle konuştuğu işine gidiyor. Eve gidip tek kişilik mikrodalga fırında pişirilmiş yemeğini yiyor ve büyük bir kanepenin köşesine oturuyor. Dişlerini fırçalıyor, yansımasına bakıyor ve sonra her zamanki gibi yatağın aynı tarafına uzanıyor. Gece gördüğü son şey, başka kimsenin uyumayacağı üç metrelik boşluk oluyor.


Sonra Adam'la tanışıyor. Adam karizmatik, zeki ve nazik biri. İkili çıkmaya başlıyor ve çok geçmeden işler ciddileşiyor. Bir gün Evie artık boş olmayan yatağında uzanmış, Adam'ın gözlerine Mills & Boon romanlarındaki gibi tatlı tatlı bakarken şu satırları söylüyor: "Adam, sana ihtiyacım var. Sensiz yaşamayı hayal bile edemiyorum. Sen beni tamamlıyorsun."


Felsefi derinliklerde bir yerlerde, 20. yüzyıl Fransız filozofu Simone de Beauvoir en alaycı ve onaylamaz tavrını takınıyor.


Aşk bir hafta sonu hobisi olduğunda

Aşk tehlikeli bir şeydir ve çok dikkatli olunması gerekir. Bugün bize aşkın her şey olduğu öğretiliyor. Gözümüzü boyayan bir romantizm diyetiyle besleniyoruz ve "gerçek aşk" takıntılı bir popüler kültürün içinde boğuluyoruz. Nadiren geri adım atıp aşkın ne olduğunu ve ne işe yaradığını değerlendiriyoruz.


Ama Simone de Beauvoir bunu yapmıştı. Filozof aşkı iki tuzak arasında ip üzerinde yürümek olarak görüyordu.


Bir tarafta tahakküm, kontrol ve sahiplenme "aşkı" var. De Beauvoir'a göre, bu genellikle erkeklerin "kendi" kadınlarını nasıl gördükleri ile ilgilidir (elbette herhangi biri olabilir). Bu insanlar için aşk bir tür iştir. Hayatın düzene girmesi için gerekli bir unsurdur. Bir eş güzel bir şeydir ancak işe bağlı olarak var olurlar ya da sosyal yaşamı kolaylaştırırlar. Bu tür insanlar eşlerinden sarsılmaz bir bağlılık beklerken "egemen özne" olarak bağımsızlıklarını koruyacaklardır. Onlar için aşk, içine girilen bir şey değildir; daha ziyade, sonsuza kadar kol mesafesinde tutulan hatta belki de hiç önemli görülmeyen bir şeydir.


Bu tür bir sevgide her şey ego ve kibirle ilgilidir ve sevgi için gerekli olan saygıdan yoksundur. İlişki bir sahiplik ilişkisidir.


Hayatta her şey aşk olduğunda


Öte yandan, aynı derecede sorunlu olan kendini feda etme şeklinde bir aşk da vardır. Bu, kişinin kendisini sevgilisine teslim etmesi ya da aşk fikrine tapınarak yaşamasıdır. Bu tür bir aşk, kişiliğinizin bir başkasına doğru tamamen yeniden yönlendirilmesini gerektirir. Benlik ilişki tarafından tanımlanır. De Beauvoir bunun çoğunlukla ilişkideki kadınlar için geçerli olduğunu savunmuş ve "kadın sonunda erkeğin gözlerinde kendini bulduğuna inanır" diye yazmıştır.


Varsayımsal hikayemizde Evie, kendini Adam ile bir ilişkinin içine atar çünkü kendi içinde eksiktir. "Beni tamamlıyorsun" ifadesi tehlikelidir çünkü Evie'nin kendisi olmak için çabalamayı bırakması anlamına gelir. Kendini inkâr etme aşkı, bir kişinin bağımsız seçim yapma kapasitesini etkili bir şekilde sona erdirir -ve bunun yerine, başka birinin hayatının bir parçası haline gelirler. Ve böylece sadece sevgililerinin istediklerini yaparlar. Sadece onun arkadaşlarını ve ailesini göreceklerdir. Ona her şeyin etrafında döndüğü manyetik kutup gibi davranacaklardır.


De Beauvoir, özgün ve anlamlı bir yaşamın tercihlerle ölçüldüğünü savunan bir varoluşçuydu. İnsan, bir yol seçen kişidir. Eğer bir kişi yaptığı ya da düşündüğü her şeyi önce bir başkasının süzgecinden geçiriyorsa, kendi yolunu seçmiyor demektir. Artık bir insan değil, bir uzantıdırlar. Kendilerini bir nesne haline getirmişlerdir.


İyi türden bir aşk

De Beauvoir'a göre aşk ne tahakküm ne de çözülmedir. Bu bir ortaklıktır. Eğer birini seviyorsanız, onu bağımsız bir varlık olarak seversiniz. Onları yönlendirebileceğiniz ya da kolunuzda ne kadar güzel göründükleri için sevmezsiniz. Birini ne olabileceği ya da ne olmasını istediğiniz için sevmezsiniz. Aynı şekilde, sevgi hayatınızdaki sorunları düzeltmek için de değildir. Bazı insanlar sevgiyi her derde deva olarak görürler; sevgiye sahip olmadıkları sürece kendilerini kırık, eksik ya da sonsuza dek mutsuz olarak görürler.


Gerçek sevgi karşılıklı olarak birbirini önemsemektir. Kontrol değildir, kendini feda etmek de değildir, aksine iki eşit ve özgür zihnin buluşmasıdır. Diğerinin kendi kişiliği olduğunu kabul etmektir. Onlar için en iyi olanı ararken asla onları şekillendirmeye veya kontrol etmeye çalışmamaktır. Yazar Antoine de Saint-Exupéry'nin dediği gibi, "Aşk birbirine bakmaktan değil, birlikte aynı yöne bakmaktan ibarettir."


Not: Jonny Thomson’a ait bu yazı, https://bigthink.com/ adlı siteden alınmış ve www.felsefearenasi.com.tr editörleri tarafından Türkçeye çevrilmiştir:

https://bigthink.com/thinking/problems-with love/?fbclid=IwAR2ZfK9IDCbdKmuGIuBZEeTILRfZGOYLVsqiEXpZ9Lg6ppi5gk_S6i0mtOM

49 görüntüleme

Комментарии


bottom of page