top of page

Platon -I-

Platon (M.Ö. 429? -347), felsefe tarihinin en etkili, ufuk açıcı ve derinlikli düşünürlerinden ve Batı edebiyat geleneğinin en göz kamaştırıcı yazarlarından biridir. Atinalı yüksek mevkili bir yurttaş olarak, eserlerinde zamanının siyasi olaylarına ve düşünsel hareketlerine olan ilgisini gösterir, ancak ortaya attığı sorular o kadar köklü ve bunları tartışmak için kullandığı yöntemler o kadar düşündürücü ve kışkırtıcıdır ki, neredeyse her dönemin eğitimli okuyucuları ondan bir şekilde etkilenmiş ve neredeyse her çağda kendilerini bazı yönleriyle Platoncu sayan filozoflar olmuştur. O, "filozof" kelimesinin kullanılması gereken ilk düşünür ya da yazar değildi. Felsefenin nasıl algılanması gerektiği, kapsamı ve hedeflerinin ne olduğu konusunda o kadar bilinçliydi ve mücadele ettiği entelektüel akımları o kadar dönüştürdü ki, genellikle algılandığı şekliyle felsefenin konusu - etik, politik, metafizik ve epistemolojik meselelerin kendine özgü bir yöntemle titizlik ve sistematik bir şekilde incelenmesi - onun icadı olarak adlandırılabilir. Batı felsefesi tarihinde derinlik ve kapsam bakımından ona yaklaşan çok az yazar vardır: belki de sadece Aristoteles (onunla birlikte çalışmıştır), Aquinas ve Kant'ın aynı seviyede olduğu kabul edilebilir.


1. Platon'un temel doktrinleri


Pek çok kişi Platon'u, yazılarında savunulan birkaç temel doktrinle ilişkilendirir: algılarımızla deneyimlediğimiz dünya bir şekilde kusurlu ve hatalarla doludur, ancak ebedi, değişmez "formlar" veya " idealar" denilen ve bir anlamda duyularımıza sunulan dünyanın yapısı ve doğası için model teşkil eden varlıklar tarafından meskûn daha gerçek ve mükemmel bir âlem vardır. Uzayda ya da zamanda yer almadıkları için soyut olarak adlandırılan bu nesnelerin en önemlileri arasında iyilik, güzellik, eşitlik, büyüklük, benzerlik, teklik, varlık, aynılık, farklılık, değişim ve değişmezlik yer alır. (Bu terimler - "İyilik", "Güzellik" ve benzerleri- Platon hakkında yazanlar tarafından, ulvi mertebelerine dikkat çekmek için genellikle büyük harfle yazılır; bu durum "Formlar" ve "İdealar" için de geçerlidir). Platon'un felsefesindeki en temel ayrım; güzel (iyi, adil, bütün, eşit, büyük) olarak gözlemlenebilen birçok nesne ile tek olan gerçek Güzel (iyi, adil, bütün, eşit, büyük) arasındadır. Bu birçok güzel (iyi, adil, bütün, eşit, büyük) şey adlarını ve niteliklerini,güzelin kendisi olan Güzel ideasından alır. Platon'un neredeyse tüm önemli eserleri bir şekilde bu ayrıma adanmıştır ya da bu ayrım üzerine kuruludur. Birçoğu, gerçekliği bu ikiye ayrılmış şekilde kavramanın etik ve pratik sonuçlarını araştırır. Ruhun bedenden farklı bir şey olduğunu, işleyişi için bedenin varlığına bağlı olmadığını ve aslında cisimsel bir şeye bağlı olmadığı zaman formların doğasını çok daha kolay kavrayabileceğini kabul etmemiz gerekmektedir. Platon'un birkaç eserinde, ruhun her zaman, sahibinin doğumundan önce bedensiz olduğu sırada kavradığı formları yeniden hatırlama yeteneğini koruduğu (özellikle Meno'ya bakınız) ve sürdürdüğümüz yaşamların bir dereceye kadar önceki bir varoluşta yaptığımız seçimler için bir ceza veya ödül olduğu söylenir (özellikle Devlet'in son sayfalarına bakınız). Ancak Platon'un birçok yazısında, tek olanı (iyiliğin, erdemin ya da cesaretin olduğu tek şey) çok olandan (iyi, erdemli ya da cesur olarak adlandırılan birçok şey) ayırt etmenin ne kadar önemli olduğunun farkında olan gerçek filozofların, sahip olabilecekleri daha engin kavrayış sayesinde, aydınlanmamış insanlardan etik açıdan üstün bir konumda oldukları iddia edilir ya da varsayılır. Hangi şeylerin iyi olduğunu ve neden iyi olduklarını anlamak için (ve eğer bu tür sorularla ilgilenmiyorsak, nasıl iyi olabiliriz?), iyinin formunu araştırmamız gerekir.


2. Platon'un bulmacaları


Her ne kadar bu önermeler Platon'un okurları tarafından sıklıkla felsefesinin özünün büyük bir kısmını oluşturuyormuş gibi tanımlansa da, en büyük hayranlarının ve en dikkatli öğrencilerinin birçoğu, Platon'un yazılarının çok azının, eğer varsa, kesin ve kuru bir grup önermenin salt savunusu olarak tanımlanabileceğine işaret etmektedir. Platon'un eserleri genellikle, dikkate almamız için önerilen bazı öğretilerle dahi belirli bir ölçüde uyumsuzluk ve karışıklık sergiler. Örneğin, formlar bazen hipotezler olarak tanımlanır (bkz. örneğin Phaidon). Özellikle iyinin formu, gerçek doğası anlaşılması zor ve henüz hiç kimse tarafından bilinmeyen bir gizem olarak tanımlanır (Devlet). Formlardan herhangi birinin nasıl bilinebileceği ve çelişkiye düşmeden onlar hakkında nasıl konuşabileceğimiz (Parmenides) ya da herhangi bir şeyi bilmenin (Theaitetos) veya herhangi bir şeyi adlandırmanın (Kratilos) ne olduğu hakkında bulmacalar ortaya atılır ve açıkça yanıtlanmaz.


Platon, kendisiyle birlikte anılan diğer bazı filozoflarla -örneğin Aristoteles, Aquinas ve Kant- karşılaştırıldığında, onlardan çok daha sorgulayıcı, sistematiği oturmamış, muğlak ve oyunbaz olduğu görülebilir. Bunlar ve yaşayan bir karakter ile dramatik bir ortam yaratmada sahip olduğu yetenekler, onun felsefeye giriş için ideal bir yazar olarak görülmesinin nedenleridir. Platon'un okuyucularına, daha fazla araştırmaya ya da geliştirmeye ihtiyaç duymayacak kadar ayrıntılı bir doktrinler sistemi sunulmaz; bunun yerine Platon'dan sıklıkla aldığımız şey, birkaç temel fikirle birlikte bu fikirlerin nasıl sorgulanacağı ve kullanılacağına dair bir dizi öneri ve problemdir. Platonik bir diyaloğun okuyucuları, diyaloğun gündeme getirdiği konular hakkında ne söylenmek istendiğini öğrenmek istiyorlarsa, bu konular hakkında kendi kendilerine düşünmeye yönlendirilirler. Dolayısıyla Platon'un eserlerinin birçoğu okuyucularına, kendilerinin de katkıda bulunması gereken canlı ve bitmemiş (belki de hiçbir zaman tamamlanamayacak) bir konu olarak felsefeye dair güçlü bir his verir. Platon'un tüm eserleri bir şekilde okuyucularına daha fazla iş bırakmayı amaçlar, ancak bu kategoriye en belirgin şekilde girenler arasında Euthyphron, Lakhes, Kharmides, Euthydemos, Theaitetos ve Parmenides yer almaktadır.


3. Diyalog, ortam, karakter


Kuşkusuz diyalog formuna, edebi dram türüyle olan tanışıklığımız sayesinde aşinayız. Ancak Platon'un diyalogları, birçok edebi dramanın yaptığı gibi ne bir hikaye anlatmak amacıyla kurgusal bir dünya yaratmaya çalışır ne de büyük Yunan trajedistleri Aeschylus, Sofokles ve Euripides'in eserleri gibi daha önceki bir efsanevi alemi çağrıştırır. Hepsi bir drama biçiminde de sunulmaz: birçoğunda tek bir konuşmacı katıldığı olayları anlatır. Genellikle birçoğu tartışmanın gerçekleştiği ortamın tasviriyle başlarlar - bir hapishane ziyareti, zengin bir adamın evi, içkili bir kutlama, dini bir festival, gymnasium ziyareti, şehrin surlarının dışında bir gezinti, sıcak bir günde uzun bir yürüyüş gibi. Bunlar, birçoğu gerçek tarihi şahsiyetler olarak tanımlanabilecek az sayıda muhatap arasında geçen felsefi tartışmalardır - bazı durumlarda "münazara" da uygun bir kelime olacaktır (bkz. Nails 2002). Bir grup olarak, sosyal bir dünyanın canlı portrelerini oluştururlar ve vasıfsız ve silik konuşmacılar arasındaki salt entelektüel alışverişler değildirler. (Her halükarda, Platon'un muhataplarının büyük bir kısmı için bu doğrudur. Bununla birlikte, bazı eserlerinde konuşmacıların neredeyse hiç nitelik taşımadığını ya da çok az nitelik taşıdığını da eklemek gerekir. Örneğin, Sofist ve Devlet Adamı - Güney İtalya'daki Elea kasabasından gelen bir ziyaretçinin tartışmayı yönettiği diyaloglar; ve Yasalar, isimsiz bir Atinalı ile biri Giritli diğeri Spartalı iki isimsiz kurgusal karakter arasında geçen bir tartışma). Platon diyaloglarının çoğunda (hepsinde olmasa da) sadece okuyucularını bir tartışmanın içine çekmeye çalışmaz, aynı zamanda tasvir ettiği sosyal ortam hakkında yorum yapar ve muhataplarının karakterlerini ve yaşam biçimlerini eleştirir (bkz. Blondell 2002). Bu kategoriye en açık şekilde giren diyaloglardan bazıları Protagoras, Gorgias, Büyük Hippias, Euthydemos ve Symposion(Şölen)'dur.


4. Sokrates


Platon'un neredeyse tüm diyaloglarında konuşan (son eserlerinden biri olarak kabul edilen Yasalar hariç) bir muhatap vardır: Bu figür Sokrates'tir. Platon'un eserlerinde yer alan hemen herkes gibi, o da Platon'un bir icadı değildir: tıpkı bir Kriton, bir Gorgias, bir Thrasymachus ve bir Lakhes olduğu gibi, gerçekten bir Sokrates yaşamıştır. Platon, Sokrates'le ilgili yaşadığı kişisel deneyimleri nedeniyle onu bir ya da daha fazla dramatik eserinde bir figür olarak betimleyen tek yazar değildir. Sokrates, Aristophanes'in Bulutlar adlı komedisinin ana karakterlerinden biridir; ve bir tarihçi ve askeri lider olan Xenophon, Platon gibi hem bir Sokrates Savunması (Sokrates'in yargılanmasının bir anlatısı) hem de Sokrates'in ana konuşmacı olarak göründüğü başka eserler yazmıştır. Dahası, Platon ve Xenophon dışında Sokrates'in diğer çağdaşları (Aeschines, Antisthenes, Eucleides, Phaidon) tarafından yazılmış ve Sokrates'in başkalarıyla yaptığı konuşmaları anlattığı iddia edilen bazı diyalog kalıntılarına sahibiz (bkz. Boys-Stone ve Rowe 2013). Dolayısıyla Platon, Sokrates'in baş konuşmacı olarak yer aldığı diyalogları yazdığında, hem Sokrates'in yaşamından esinlenen bir türe katkıda bulunuyor hem de Sokrates'in nasıl bir insan olduğu ve dahil olduğu entelektüel sohbetlerin değeri hakkında canlı bir edebi tartışmaya katılıyordu. Aristophanes'in komik Sokrates tasviri aynı zamanda onun ve dönemin (M.Ö. 420'ler) diğer önde gelen entelektüel figürlerinin acı bir eleştirisidir, oysa Aristoteles'in "Sokratik Söylemler" olarak nitelendirdiği Platon, Ksenophon ve diğer metin yazarlarının (390'lar ve sonrası) metinlerinden çok daha olumlu bir izlenim ediniriz. Sokrates'in, kendisini tanıyan ya da hakkında bilgi sahibi olanlarda derin tepkiler uyandıran bir kişi olduğu ve etkisi altına giren pek çok kişiye onun hakkında yazmaları için ilham verdiği açıktır. Ancak Aristophanes, Ksenophon ve Platon tarafından kaleme alınan tasvirlerden bozulmadan günümüze ulaşanlar, Sokrates'in nasıl biri olduğuna dair kavrayışımızı şekillendirmede en büyük rolü oynaması gerekenlerdir. Bunlar arasında Bulutlar, Sokrates'in felsefe yapma tarzının ayırt edici özelliklerinin bir göstergesi olarak en az değere sahip olanıdır: sonuçta, felsefi bir eser olarak tasarlanmamıştır ve Sokrates'e özgü karakteristik özelliklerin tanımlandığı birkaç satır içerse de, çoğunlukla Sokrates'in kendisinin bir tasvirinden ziyade felsefi bir tipe -uzun saçlı, yıkanmamış, ahlaksız araştırmacı- bir saldırıdır. Ksenophon'un Sokrates tasvirinin, tarihsel tanıklık olarak değeri ne olursa olsun (ki dikkate değer olabilir), genellikle Platon'unki kadar felsefi incelik ve derinlikten yoksun olduğu düşünülür. Her halükarda, hiç kimse (şüphesiz Ksenofon'un kendisi de) Ksenofon'u kendi başına büyük bir filozof olarak görmez; onun Sokratik eserlerini okuduğumuzda büyük bir felsefi zihinle karşılaşmayız. Ama Platon'u okuduğumuzda deneyimlediğimiz şey budur. Platon'un Sokratik diyaloglarını Sokrates'in kim olduğu ve neyi savunduğu ile ilgilendiğimiz için (Platon'un açıkça bizden istediği gibi) okuyabiliriz, ancak tarih sahnesinde yer alan Sokrates hakkında bilgi edinme arzumuz çok az ya da hiç olmasa bile, Platon'u okumak isteriz çünkü bunu yaparken büyük felsefi öneme sahip bir yazarla karşılaşırız. Platon'un bir şekilde Sokrates'ten önemli katkılar aldığına şüphe yoktur, ancak Sokrates ile hocası arasındaki çizginin nereye çekileceğini söylemek kolay değildir (bu konu hakkında daha fazla bilgi aşağıda 12. bölümde yer almaktadır). Bununla birlikte, Platon'un, Ksenefon ya da Sokratik söylemlerin diğer yazarları kadar Sokrates'in sözlerinin sadece bir aktarıcısı olmadığı konusunda akademisyenler arasında yaygın bir fikir birliği vardır. Diyaloglarının çoğunda "Sokrates" adında bir figür kullanması, Platon'un sadece hocasından öğrendiği dersleri okuyucu kitlesine aktardığı anlamına gelmemelidir.


5. Platon'un dolaylılığı


Sokrates'in Platon'un tüm eserlerinde yer almadığı unutulmamalıdır. Yasalar'da hiç görünmez ve rolünün küçük ve arka planda kaldığı birkaç diyalogda (Sofist, Devlet Adamı, Timeos) başka bir figür konuşmaya hakim olur ve hatta Timeos ve Critias'ta olduğu gibi kendi uzun ve ayrıntılı, sürekli söylemini sunar. Platon'un diyalogları durağan bir edebi form değildir; sadece konuları değişmekle kalmaz, aynı zamanda konuşmacıları da değişir, ayrıca soruların ve cevapların oynadığı işlev bir diyalogdan diğerine asla aynı değildir. (Örneğin Şölen bir konuşmalar dizisidir ve Savunma, Menon, Protagoras, Kriton, Phaedrus, Timeos ve Critias'ta da uzun konuşmalar vardır; aslında bu eserlerin diyalog olarak adlandırılıp adlandırılamayacağı makul bir şekilde sorgulanabilir). Platon "diyalog formunu" daima kendi amaçlarına uygun şekilde uyarlamış olsa da, kendi döneminde yaygın olarak kullanılan ve kısa süre sonra standart felsefi hitap biçimi haline gelecek olan bir kompozisyon biçimine hiç girmemiş olması dikkat çekicidir: Her ne kadar risale yazmak (örneğin retorik, tıp ve geometri üzerine) selefleri ve çağdaşları arasında yaygın bir uygulama olsa da Platon hiçbir zaman bir felsefi risale yazarı olmamıştır. (Bu genellemeye en yakın istisna, yazarın, Platon ya da onun kimliğine bürünen birinin, kendisini birkaç felsefi noktaya adadığı aynı zamanda hiçbir filozofun en derin meseleler hakkında yazmayacağını, düşüncelerini yalnızca seçilmiş kişilerle özel tartışmalarda paylaşacağını ısrarla belirttiği kısa bir bölüm içeren yedinci mektuptur. Yukarıda belirtildiği gibi, Platon'un mektuplarının gerçekliği büyük bir tartışma konusudur ve her durumda, yedinci mektubun yazarı felsefi kitapların yazılmasına karşı olduğunu beyan eder. Platon yazmış olsun ya da olmasın, felsefi bir inceleme olarak kabul edilemez ve yazarı da böyle kabul edilmesini istememiştir). Platon tüm yazılarında -eğer içlerinde gerçek olanlar varsa mektupları hariç- hiçbir zaman dinleyicilerine doğrudan (bkz. Frede 1992) ve kendi sesiyle konuşmaz. Kesin konuşmak gerekirse, diyaloglarında kendisi hiçbir şeyi onaylamaz; daha ziyade, Platon tarafından tüm onaylama, şüphe etme, sorgulama, tartışma ve benzerlerini yapmak zorunda bırakılanlar diyaloglarındaki muhataplardır. Bize iletmek istediği her şey dolaylı olarak aktarılır.


Not: Stanford Felsefe Ansiklopedisi'nde yayınlanan bu makale, https://plato.stanford.edu/ adlı siteden alınmış ve Burcu Yanık Leblebici tarafından Türkçeye çevrilmiştir. Orijinal metine ulaşmak için:

https://plato.stanford.edu/entries/plato/

78 görüntüleme

Σχόλια


bottom of page