top of page
Yazarın fotoğrafıFelsefe Arenası

Henri Lefebvre'nin Gündelik Hayat Eleştirisi


Henri Lefebvre'nin gündelik yaşam eleştirisi ve "kent hakkı" felsefesi son derece etkili olmuştur. Yine de, dikkate değer mirasına ve yazılarına rağmen, Lefebvre çok az bilinmekte ve az okunmaktadır.

Henri Lefebvre alışılmadık bir Marksistti. Birçok meslektaşının aksine, analizine ekonomi, sermaye ya da emeğin bakış açısından başlamayı reddetti. Bunun yerine, gündelik deneyimin önemsiz ayrıntılarından başlamakta ısrar etti. Lefebvre'nin tüketim toplumu eleştirisi çok acımasızdı. Gündelik hayatın kapitalizm tarafından sömürgeleştirilmiş, özgün olmayan bir deneyim olduğunu savunuyordu. Ancak Lefebvre aynı zamanda iyimserdi: gündelik hayatın direnişin ve siyasi değişimin tek olası kaynağı olduğunu iddia ediyordu.

Henri Lefebvre: Gündelik Hayatın Filozofu


Henri Lefebvre, zamanının siyasetiyle uğraşan bir adamdı. 1901 yılında Güney Batı Fransa'da küçük bir komün olan Hagetmau'da doğdu. 29 Haziran 1991'de 90 yaşında öldü. Bir yazar olarak Lefebvre üretkendi, 300'den fazla makale ve 30'dan fazla kitap kaleme aldı.

Yirmili yaşlarının sonlarında Citroën'de ve Paris'te taksi şoförü olarak çalıştı. Fransız Komünist Partisi üyesiydi ve direnişin bir üyesi olarak faşizme karşı savaştı. Lefebvre kısa bir süre lise öğretmenliği yaptıktan sonra 47 yaşında akademik kariyere başladı. Lefebvre, 20. yüzyılın birçok büyük çalkantısına ilk elden tanıklık etti.


Her şeyden önce, kararlı bir Marksist ve amansız bir hümanistti. Düşünmekten ve merak etmekten asla vazgeçmedi. Fransız Komünist Partisi'ne üye olmasına rağmen, Stalinizmin sert bir muhalifiydi. Lefebvre, Sovyet tarzı komünizmi, demokratik özgürlükler ve komünist ufuklardan oluşan ütopik bir görüş doğrultusunda reddetti.


Lefebvre bir entelektüel ve eylemci olarak zamanın ruhuna uygun hareket etmiştir. Ancak ilginç bir şekilde, "zamanın şekillenmesine ve tanımlanmasına da yardımcı oldu" (Merrifield, 2006, s. xxvi). Kısmen filozof, kısmen sosyolog, şehirci, romantik ve devrimci olan Henri Lefebvre olağanüstü bir karakterdi - ve efsanevi bir içiciydi.


Bir insan olarak Lefebvre'nin eklektik yaşamı devrimci önermelerini yansıtıyordu. Bir yandan yazıları Jean-Paul Satre'den David Harvey'e kadar birçok tanınmış entelektüele ilham verdi. Öte yandan, fikirleri 1968'in öğrenci hareketine pratik yön çizmekte ve entelektüel anlamda ilham kaynağı oldu.

Paris sokaklarında barikatlar kurulurken, şehrin duvarlarında Lefebvreci sloganlar belirdi: "Kaldırım Taşlarının Altında Kumsal Var" (Çev. Notu: 1968’deki öğrenci-polis çatışmaları sırasında, öğrencilerin söktükleri kaldırım taşlarını polislere atmasından yola çıkılarak oluşturulmuş, gelecekteki güzel günleri muştulayan bir umut sloganı)... 1968 Mayıs'ı şairlerin isyanıysa, dilbilgisi kuralları da Henri Lefebvre'den gelmiştir.


Yabancılaşma ve Gündelik Yaşam


Henri Lefebvre her şeyden önce bir Marksistti: gündelik yaşam eleştirisi Karl Marx'ın yabancılaşma üzerine yazılarından büyük ölçüde etkilenmişti. Sıra dışıydı çünkü soyut yapılardan ziyade gündelik hayatın önemsiz ayrıntılarına odaklanıyordu. Lefebvre'nin siyasi amacı, gündelik hayatı aşağıdan yukarıya doğru anlamak ve yeniden keşfetmekti.


Marx gibi Lefebvre de insanları, kapitalist koşullar altında emeklerine yabancılaşan, temelde yaratıcı varlıklar olarak görüyordu. Bununla birlikte, Marksist analizin kuantum teorisine daha çok benzemesi gerektiğine inanıyordu: gündelik hayatın atom altı yapısının derinliklerine inerek - deneyimlendiği ve yaşandığı şekliyle - tüm evrenin yapısal mantığının anlaşılabileceğini öne sürüyordu (Merrifield, 2006, s. 5).


Yirminci yüzyıl boyunca kapitalizm, ekonomik alanın yanı sıra kültürel ve sosyal dünyaya da hükmetme kapsamını genişletmiştir (Elden, 2004, s. 110). Dolayısıyla, Marx için yabancılaşma öncelikle ekonomik alanda ortaya çıkan bir şeyken, Lefebvre için yabancılaşma gündelik hayatın kendisinin giderek değersizleşmesine yol açmıştır.


Özetle, 19. yüzyılda kapitalizmin kurulmasından bu yana üç tür zamanın gerçekliği şekillendirdiğini savunmuştur: (i) serbest zaman (boş zaman) (ii) gerekli zaman (çalışma zamanı) ve (iii) kısıtlı zaman (seyahat zamanı, idari formaliteler için zaman).

Dolayısıyla 20. yüzyıl yaşamının temel sorunu, bu farklı zaman türlerinin dengesinin değişmiş olmasıydı. Gündelik hayat, kapitalist birikimin ve sınıf mücadelesinin birincil alanı olarak ekonominin yerini almıştı (Elden, 2004, s. 115).

Kontrollü Tüketimin Bürokratik Toplumu

Henri Lefebvre'nin en önemli fikirlerinden biri gündelik hayatın tüketim tarafından tahakküm altına alınmış olmasıydı. Buna göre gündelik hayat, modern dünyada yabancılaşmanın odak noktasıydı. Tüketim toplumunun ortaya çıkışı, onun "kontrollü tüketimin bürokratik toplumu" olarak adlandırdığı şeye benziyordu.

Lefebvre, piyasaların özgürlük ve seçim alanları olduğu düşüncesinin aksine, "piyasa "nın yalnızca kontrollü bir tüketim alanı olduğunu savunuyordu. Burada her şey dakikalarla, sayılarla ve parayla hesaplanır. Boş zaman etkinlikleri planlanır ve kendiliğindenlik radikal bir şekilde kısıtlanır.

Kapitalist üretim hayali ihtiyaçlar yaratır. Yaratıcı yetenekler ve spontane yaşam önemsiz ve en iyi ihtimalle üretim ve tüketimin kapalı devresine göre ikincil olarak görülür. Moda dergileri ve reklamlar tüketicilere ne giymeleri gerektiğini ve nasıl yaşamanın arzu edilir olduğunu söyler. Gündelik yaşam, reklamların, "sosyete sayfalarının" ve tanıtımların toplumsal yapmacıklığına dönüştürülür.


Tüketim eylemi aracılığıyla mutluluk ve statü vaat edilmekte, tüketicilere nasıl yaşamaları, giyinmeleri ve var olmaları gerektiği öğretilmektedir. Lefebvre, açık bir serbest piyasa toplumunun belirtilen amacının ve başlangıçtaki gerekçesinin - hayal edilen ve bilinen her ihtiyaca ilişkin tatmin ve seçim - bir yanılsama olduğu argümanını ileri sürmeye devam eder. Bunun yerine, kontrollü tüketim, tüketimi ve bu nesneler aracılığıyla elde edilen tatmini planlar.


Sonuçta bir boşluk ve huzursuzluk duygusu hakim olur. Lefebvre, "eski güzel günlerde" işçi sınıfının üretimin yapısından ve dolayısıyla sömürüden habersiz olduğunu öne sürer. Ücret karşılığı çalışma koşulları, sömürücü toplumsal ilişkilere kılıf görevi görür. Yapmacık tüketim bağlamında, kapitalizmin toplumsal ilişkilerinin yoğunlaştığını ve daha da belirsizleştiğini öne sürer.


Kent Hakkı

Henri Lefebvre'nin en bilinen fikri "kent hakkı" dır. Kısmen ileri görüşlü bir demokratik ideal, kısmen de sert bir eleştiri sunan Lefebvre, kentsel mekânın sadece siyasi mücadelelerin yaşandığı bir yer değil, aynı zamanda siyasi mücadelenin nesnesi olduğunu savunmuştur.

Kent hakkı, toplumsal katılım ve kamusal yaşam hakkı, özgürlük hakkı ve yaşam alanı hakkı için bir çağrıydı. En temel anlamıyla kent hakkı, gündelik hayatı devrimcileştirme hakkıdır.

Lefebvre, kent hakkından bahsederken, tüm modern hak kavramının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini savunmaya hevesliydi. Çalışma, eğitim, sağlık, barınma, boş zaman vb. hakların kent hakkı ile desteklenmesi gerekiyordu (Elden, 2004, s. 229). Dolayısıyla, kent hakkı her şeyden önce bir meydan okuma çağrısıdır.


Lefebvre, kapitalist bir toplumda kentin bir meta statüsüne, sadece bir spekülasyon ve tüketim alanına indirgendiğini savunmuştur. Lefebvre bunun yerine, kentin kolektif hakların mekânı olarak geri kazanılması gerektiğini savunmuştur. Kent hakkı, şehir yaşamının faydalarından yararlanma hakkı, kentsel adalet ve kenti sakinlerinin yararına yeniden inşa etme özgürlüğü için bir çağrıdır.

Bu bakımdan kent hakkı, yurttaşlık siyasetiyle ilgilidir. Son zamanlarda bu slogan, yurttaşlık haklarının göçmenlere ve ulusal azınlık gruplarına genişletilmesi çağrısında bulunan sosyal hareketler ve eylemciler tarafından coşkuyla benimsenmiştir.


Kent hakkı - ya da daha doğru bir ifadeyle kentsel yaşam hakkı - sadece arazi üzerinde değil, toplum ve onun toplumsal üretim sistemi üzerinde de bir hak talebidir. Gündelik hayatın devrimi için bir talep ve meydan okumadır.

Henri Lefebvre: Devrim, Festival ve Gündelik Yaşam


Lefebvre'ye göre gündelik hayat kapitalizm tarafından sömürgeleştirilmiştir ve dolayısıyla mekânı da (toplumsal ve kamusal alanlar) sömürgeleştirilmiştir. (Elden, 2004, s. 117). Bu bağlamda, festival fikrini gündelik hayat kavramına karşıt olarak kurmuştur.

Henri Lefebvre yazılarında özgürlük ve festivallerin kolektif sarhoşluğu hakkında birçok ilginç noktaya değinmiştir. Topluluklar arasındaki birlikteliğin sağlanması ve yemek yeme, dans etme ve eğlenme özgürlüğü onun düşüncesinde açık bir iz bırakmıştır.


Lefebvre'in festival kavramı, gündelik hayatın unsurları olan beslenme, gündelik topluluk ve doğa ile ilişkilerin güçlendirildiği ve yoğunlaştırıldığı ölçüde gündelik hayattan ayrılır. Festival kavramı devrim kavramına yakın görülür ve bu nedenle gündelik hayata özgü programlama ve kontrolün altüst edilmesi için bir zemin sunar.


Belki de şaşırtıcı olmayan bir şekilde, festival kavramı Lefebvre'nin Mayıs 1968 olaylarına ilişkin analizinin merkezinde yer alıyordu. Konuyla ilgili kitabında 1968'in devrimci bir festivale benzediğini açıkça yazmıştır. Lefebvre tutkuyla kent hakkının, festival kavramının ve gündelik hayatın devrimci dönüşümünün birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğunu savunmuştur.

Kahkaha, mizah ve şarkılar, devrimci eylemin olanaklarına ilişkin fikirlerinin merkezinde yer alıyordu. Lefebvre'e göre gündelik ve önemsiz olan, zamana uygun Marksist bir hümanizmin kritik özellikleriydi.

Lefebvre tüketim toplumunun yükselişine tanık oldu ve bu onu derinden rahatsız etti. Yine de 20. yüzyılın kriz, trajedi ve savaşlarını yaşamasına rağmen yenilgiyi kabullenmeyi reddetti. Lefebvre tutkuyla kent hakkını savundu ve 1991'deki ölümüne kadar dünyanın kazanılması gereken bir yer olduğuna inandı.



Not: Scott Mclaughlan'a ait bu makale, https://www.thecollector.com/adlı siteden alınmış ve www.felsefearenasi.com.tr editörleri tarafından Türkçeye çevrilmiştir:

https://www.thecollector.com/author/scott-mclaughlan/



96 görüntüleme

Commentaires


bottom of page