top of page

HEGELCİ FELSEFE, TARİKATLAR, ZAMANSALLIK VE DÜNYADA GERÇEK KURTULUŞ

HEGEL’in Hukuk Felsefesi’ne yazdığı önsözde felsefenin ne olduğuna, filozofların kim olduğuna ve ne yaptıklarına ilişkin ünlü bir deyişi vardır. İlgili yerde Hegel, FELSEFEYİ çağını düşüncede kavramak olarak tanımlıyor. Kanımca Hegel’in tümcesi bugüne kadar yeterince anlaşılmamıştır. Hatta Hegel savunucuları dahi bu cümleyi açıklamakta zorlanırlar. Oysa bu tümcenin içermeleri çok derindir ve bilimsel düşünceye giriş cümlesi gibidir.


Önsözde Hegel, insan yaşamının zorunlu olarak şimdi odaklı olduğunu ve dolayısıyla felsefenin şimdiyi, yani mevcut olanı kavrayıp temellendirmek, şimdiyi kavramlaştırmak ve ortaya koymak zorunda olduğunu vurgulamak için ‘işte Rodos atla!’ der. Ne kadar atlarsan atla düşeceğin yer yine Rodos’tur. Rodos’un ötesine, kendi çağının ötesine geçemezsin. Sanki geleceğe ilişkinmiş gibi görünen her söz aslında şimdiye ve aktüel ve/veya potansiyel olarak şimdide olana ilişkindir.


Bu yaklaşımından dolayı Hegel’in şimdi odaklı felsefesi pozitivizm ile karıştırıldı, ideali olmadığı ileri sürüldü. Ona muhafazakârlık suçlamasını getiren en önemli neden, felsefeyi bu şekilde şimdi odaklı kurgulamış olmasıdır. Kant da düşünüyorum diyebilmek için mekan ve zamanın kavramlarının temel alınması gerektiğini gösterir. Hegel’in Hukuk Felsefesi’ni okurken insan kendisini şimdinin içinde boğulacak sanır. Bu nedenle bu düşüncede sanki bir gelecek tasarımı yoktur sanılır. Fakat mesele doğru eylemin mümkün kılınmasıdır ve eylem şimdiki zamanda gerçekleşir. Eylem geleceği hep şimdiki zamanda kurar. Aristoteles şimdiki zamanın dışında olmanın mümkün olmadığını ortaya koymuştur.


İnanca dayalı Ortaçağ düşüncesi geçmiş referanslı gelecek, yani ölümden sonraki dünyaya odaklı bir düşünceyle çalışır. Bugün tek tanrılı tüm dinler böyle çalışır. Kanaat önderimiz, manevi liderimiz olarak sunulan tüm tarikat düşünceleri de aynı düşünceyle iş görür. Ölümden sonra bu dünyanın tam tersi olan öbür dünyada ölümsüz, mutlu, bolluk içinde huzurlu bir yaşam vaat edilir.


Felsefe şimdi odaklıdır, dünyevidir. İnsanlık tarihinde mitostan logosa geçiş bu anlama, geçmiş veya gelecek odaklı düşünceden şimdiki zaman odaklı düşünceye geçiş, yani düşüncenin bilimselleştirilmesi anlamına gelmektedir. Gelecek odaklı, yani teleolojik veya ereksel düşünmede şimdi zaman yok gibidir. Düşünme geçiş ile gelecek arasında yarılmıştır ve tarikatçı düşüncenin sırrı ve keramet gibi algılanan etkisi bu yarılmada yatmaktadır. Mesele buradadır.


Geçmişten alınan örneklerden şimdide davranmak için ilham alınır. Bu ilham şimdiyi değil, öbür dünyadaki geleceği temellendirir. Böylece şimdiye yabancı, tarihi örneklere indirgeyen ölümden sonraki yaşama odaklanmış zaman bakımından iki boyutlu bir düşünce oluşur, geleceğe odaklanmış bir yaşam sürülür.


Mevcut olanın karanlığından, kötü edimlerin, günahın vicdani yükünden ‘tövbe’lerin de yardımıyla bu şekilde kurtulunacağı sanılır. Böylece insan bireysel olarak kötülüklerle dolu şimdiki dünyaya karşı duygusal direnme gücü geliştirir. Büyük bir yanılsama da olsa bu düşünme tarzı bireye vicdan sızılarını erteleme olanağı, deyim yerindeyse vicdansızlaşma olanağı verir. Bu, ortak ayinlerle ve ritüellerle güçlenir, güçlendirilir.


İnanca dayalı gelecek (öbür dünya) odaklı düşünme tipi gücünü bu şekilde paramparça olmasına rağmen mevcut kötülüklerin içinde yüzmek, yani yaşamak zorunda olan bireye verdiği duygusal direnme gücünden alır. Bu duygu ayin ve ritüeller aracılığıyla toplumsal olarak teyit edilir.


Hegel, insanın geçmiş, şimdiki zaman ve gelecekten oluşan üç boyutlu zamansallığında tutarlı birliğin ancak şimdi odaklı düşünme ile mümkün olduğundan hareket eder. Düşüncenin paramparça olmuşluğundan ancak bu şekilde kurtulacağından, yani bilimselleşeceğinden hareket eder.


Parçalanmış düşünce, düşünceler ve eylemler arasında uyumsuzluğa götürür. Kâra dayalı mevcut ekonomik düzene denk gelen anlık faydacı düşüncenin kaynağı da bu düşünme tarzıdır. Eylemlerde neden, süreç ve sonuç arasında olan bu kopukluk, doğru ve iyi sonucu rastlantısallaştırır, kötülük genelleşir.


İnsanlara vicdan azabı veren, vicdan azabı çektiren, kötülüklerin içinde kendileri de kötülükler yaparak, bu kötülük sistemi içinde yaşamaya çalışırken, kötülük sistemini beraber yaratarak yaşıyor olmalarıdır. Bu çarpıklığı güdüsel olarak hemen herkes hisseder. Gelecek odaklı parçalanmış düşünce bu durumu makul, kaçınılmaz olarak görür ve gösterir.


Kurumlaşmış din, bir ideolojiye dönüşmüş din, Hegel’in tabiri ile pozitif din bu durumda bireye direnme gücü veren ayin ve ritüelleri kalıcılaştırır, ticarileştirir. Böylece kötülüğün idaresini üstlenen ve mevcut kötülük sisteminin sürmesinden çıkar sağlayan bir tabaka oluşur. Bunlar kötülüğün en kurnaz idarecileridir. Hiç bir kalıba gelmezler.


Hegel’in felsefeyi çağını düşüncede kavramak olarak tanımlaması, gençlik yıllarından itibaren araştırdığı, hatta Sokrates ile İsa’nın düşünce tipleri arasında yaptığı karşılaştırma ile somutlaştırdığı gelecek odaklı düşünceye karşı geliştirilmiş bir önermedir. Hegel’e göre İsa, ortaya koyduğu kurtuluş fikrinde öğretisinin pozitifleşmesini sağlayacak nedenleri de beraber içerecek şekilde formüle etmiştir, çünkü mucizeleri mümkün görmüştür. Bu düşünme tarzı kaçınılmaz olarak pozitifleşmektedir. Şimdiki zaman odaklı ve dünyayı her boyutuyla adım adım bilmeyi amaçlayan Socrates’in düşüncesi hep eleştirel kalır, örgütlenebilir ama kurumsallaşmaz.


Şimdiki zaman odaklı düşünce, gelecek odaklı düşüncenin hiç bir şekilde yapamayacağı, hatta bilinçli olarak kaçındığı, şimdiye dair bir kavram oluşturur ve bu kavrama dayalı olarak insan mevcut durumu bilinçle kavrar ve bilinçle yaşar. Şimdiki zamanın kavramına sahip insan ilkesel olarak koşullarını değiştirme olanağına da sahip olur. Şimdiki zaman odaklı düşünce böylece çağı düşüncede kavrar.


Kendi çağını düşüncede kavramak, kendi çağını teorik olarak temellendirmek anlamına gelir. Fakat şimdiki zamanı temellendirmek aynı zamanda geçmişi açıklamayı ve geleceği gerekçelendirmeyi de şart koşar. Geleceğe dair düşüncenin bilimselleşmesi bu şekilde gerçekleşir.


Leibniz’in, şimdiki zaman geleceğe gebedir, önermesi bu bağlamda kilit önermedir. Buna göre gelecek şimdide mevcuttur. Geçiş şimdiye akmıştır. Tüm zamanlar şimdide düğümlenmiştir. Şimdi odaklı bakış tüm zaman boyutları arasındaki bütüncül sistematik ilişkiyi bu şekilde kurar.


İşte Hegelci düşünceyi bilimsel ve aynı zamanda eleştirel yapan budur. Şimdinin bu şekilde kavramına sahip olununca, şimdinin nasıl işlediği de bilinir ve mevcut olan böylelikle bilinçli bir şekilde değiştirilebilir. Kavramına sahip olunmayan şeye tabi olmaktan başka bir şey yapılamaz. Değiştirmek (fakat kötülüğün idaresini yapabilmek de) mevcut olanın kavramına sahip olmayı şart koşar.


Şimdinin üzerinden atlayanlar ancak düşüncelerinde uçarlar. İçinde oldukları şimdiki zamanı fantezilerinde aştıklarını sanırlar. Mekan zorunluluğu onları ayaklarını Rodos’un kara toprağının üzerine basmaya zorlar. Mekan zamansallığın temeli ve nedenidir. Zamansallık ancak mekanda oluşabilir.


Zamanı mekana öncelemeye çalışan Heideggerci düşünce, seküler düşünceyi, yani felsefi veya bilimsel düşünceyi böylece kimseye çaktırmadan yıkmaya ve teolojik düşünceyi sezdirmeden felsefede yeniden hakim kılmaya girişir. Onun düşünce tipini anti felsefi yapan bu düşünme razı ve bu girişimidir.


Çağın içinden çıkış, çağı kavramakla, şimdi odaklı dünyevi düşünmekle mümkündür. Hegel’in çağlar öncesinden bugün kendi çağımızı kavrayıp dönüştürmek için bize verdiği mesaj budur.


38 görüntüleme

Commentaires


bottom of page