top of page

Felsefe'nin Zarif Kraliçesi'ne Armağan

“İoanna Kuçuradi'nin adını 1960'lı yılların başından itibaren duyardık. Güzelliği dillere destan imiş: Türklerin arasına karışan, edebiyat ve şiirle ilgilenen, çeviri yapan bir Rum kızı.” (Özdemir İnce, s. 105).


Theoria (teori), Antik Yunan'da, yüksek bir yerden aşağıya, geniş ovaya bakmak demektir. Bakılan alanın genişçe kuşatılması için daha da yükseklere çıkmak gerekir bu anlayışa göre. Yüksekten bakmanın en somut uğraşlarından biri de felsefedir. Ancak öyle felsefeler, öyle filozoflar vardır ki gerçekliği, insanı kavramanın en doğru ve belki de tek doğru yolunun gerçekliğin içerisinde konumlanmaya yönelir. Bu filozoflara göre gerçekliğe ve/veya çağlara aşkın, onlara yukarıdan bakan bir konumdansa gerçekliğin, çağın içerisinden ancak ele aldığı konuya “mesafe”li bir konum yeğlenmelidir. O halde filozofun konumu bulunduğu çağın olaylarının arasında, her birine mesafeli ancak çağının içinden bir konum olmalıdır. İnsanı ve insanın edimlerini merkeze alan, öte yandan kendine özgü bir konuma yerleşen ve filozofça bir yaşamı seçenlerimizin başında felsefe hocalarının hocası İoanna Kuçuradi gelmektedir.


Felsefenin Kraliçesi*'ni Dostlarından Okumak


İoanna Hoca'nın öğrencileri, dostları, kardeşleri kendi öğrencilerine, hocalarının insanlarına, bizlere, anlatıyorlar: İoanna Kuçuradi Çağın Olayları Arasında, Tarihçi Kitabevi. Kadıköy sahilden Moda'ya çıkan, her bir adımında cumhuriyet kokan Mühürdar Caddesi'ni arşınlayanların gözüne ahşap döşemeleri, kitap rafları ve insanı kitap almaya, okumaya çağıran vitriniyle Necip Azakoğlu yönetimindeki Tarihçi Sahaf ilişmiştir muhakkak. Tarihçi Kitabevi adıyla Tarihçi Sahaf'ın güzel raflarını süsleyen kitapların arasında İoanna Kuçuradi'yi öğrencilerinin kalemlerinden akan sözcüklerden okuyabileceksiniz. İoanna Hoca'nın öğrencisi, arkadaşı, yoldaşı Betül Çotuksöken, Gülriz Uygur ve Hülya Şimga'nın editörlüğünde hazırlanan kitapta Betül Çotuksöken, Bergen Coşkun, Nuran Direk, Myrto Dragona-Monachou, Ayşe Erzan, Moufida Goucha, Özdemir İnce, Zeynep İspir Toprak, İbrahim Ö. Kaboğlu, Zuhal Karahan, William L. McBride, Baskın Oran, Güncel Önkal, Gülriz Uygur, Oktay Yalın, Özge Yücel Dericiler, Evandro Agazzi, Dilek Arlı Çil, Saffet Babür, Metin Becermen, F. İrem Çağlar Gürgey, Yusuf Çotuksöken, Mustafa M. Dağlı, İsmail H. Demirdöven, Kurtul Gülenç, Mustafa Günay, Gürol Irzık, Sevgi İyi, Abdullah Kaygı, Zekiye Kutlusoy, Uluğ Nutku, Yusuf Örnek, Kaan Özkan, Hülya Şimga, Zerrin G. Tandoğan, Harun Tepe, Musa Toprak, Stelios Virvidakis, Hülya Yetişen'in yazılarını okuyacaksınız.


Beyoğlu'ndan Dünyayı Kuşatan Bir Ömür


Beyoğlu'nun acılı zamanlarında ancak bir o kadar da güzel İstiklal Caddesi'nden Ankara'ya ve oradan Erzurum'a geçen sonra da İstanbul'a geri dönerek Cumhuriyet'in zerafetini Anadolu'ya, insanımıza yayan Kuçuradi, Türkiye'nin düşün hayatına hem verdiği eserlerle hem de yetiştirdiği öğrencilerle damgasını vurmuş kişilerin başında gelir. Erzurum Atatürk Üniversitesi'nden, Hacettepe Üniversitesi'ne oradan da Maltepe Üniversitesi'ne uzanan akademik hayatında sayısız konferans, yüzlerce makale üretmiş ve binlerce öğrenci yetiştirmiştir. Bununla da kalmayıp Türkiye'yi Uluslararası Felsefe Kuruluşları Federasyonu'nda Genel Sekreterlik, Başkanlık ve halen süren Onursal Başkanlığı'yla dünya çapında en üst düzeyde temsil etmiştir. Yukarıdaki satırlardan hocamızın akademik hayatının sonlandığı ya da sönümlendiği intibası oluşabilir. Ancak gerçek bunun tam tersidir. Hatta denebilir ki İoanna Hoca en üretken günlerinde, insanı, çeşitli kimliklerle görünen ve katı kategorilere hapsolan söylemdeki insanı değil, gerçek insanı felsefenin, kamusal hayatın merkezine yerleştirme mücadelesini sürdürmektedir.

Kuçuradi'nin de hocaları vardır: Nicolai Hartmann, Takiyettin Mengüşoğlu ve Immanuel Kant. Ancak tüm bu filozoflar kendi dönemlerinde değil, II. Dünya Savaşı'nın izlerinin 1950'leri örttüğü, dahası İstiklal Caddesi'nin yağmalandığı 6-7 Eylül olaylarının Türkiye'yi yaraladığı, Soğuk Savaşı yıllarının Atlantik Ötesi'nden gelen neon lambalarıyla ısıtılmaya çalışıldığı bir dünyada görünmüştür Hoca'nın gözlerine. O gözler, “insanlık” adına türeyen safsataların gerçek insanlara giydirdiği deli gömleklerinin ardındaki insanı görmüştür. Hoca'nın ortaya çıkarttığı insanlar bu kez daha güçlü ve daha yoğun bir biçimde fakat her biri kendi alanlarında o gerçek insanı arar olmuşlar. Alacağınız kitapta işte o arayışı bulacaksınız. Gerçek insanı arayan Kuçuradi dostları kadim metinlerin izinde ama çağın olayları arasında yepyeni insanları buluyorlar.

İnsanı arayanlar da birer insan olduklarından insanın kendine yönelmesidir söz konusu olan. İnsan, kendisiyle ve girdiği ilişkilerle “mesafe” koyarak ve kendisini bir “olanaklar varlığı” ve “açık bir varlık” olarak kavramaktadır. Kitapta bu olanaklar varlığının olanaklarını bulacaksınız. İnsan hakları savunucusu olan ancak savunduğu bu hakları keşfetme sürecini de sürdüren İoanna Hoca'nın etiğe, çevre etiğine, etiği örneklerle düşünmeye çağrısını işleyen yazarlar kendi felsefi söylemlerini de açımlıyorlar. Dolayısıyla, kitap, bir İoanna Kuçuradi kitabı olmaktan çok Kuçuradi'nin yetiştirdiklerinin, dostlarının felsefi birikimini de özetleyen ve ortaklıkları öne çıkaran bir döküm niteliği de taşıyor. Kitapta, çağın olayları arasında gezinen Aristoteles, Adorno, Heidegger, Jaspers, Foucault, Bentham, Kant ve diğer insan arayıcılarını da bulabileceksiniz.

Hoca'nın felsefi söylemi gerçek insan olduğundan, gerçek insanı çevreleyen tüm alanlar felsefi söyleminde yerini bulmaktadır: hukuk, sanat, siyaset, felsefe, bilim... Hal böyle olunca, Kuçuradi için yazılan armağan kitabın yazarlarının tüm bu alanlarda önemli yerler işgal etmeleri kaçınılmaz.

Benimle birlikte pek çoklarının bilim felsefesi hocalarından Gürol Irzık Hoca, Kuçuradi'yi ve insanı ve dünyayı merkeze alan felsefe anlayışını şu sözlerle tanıtıyor:

“Meslektaşları arasında kısaca “hoca” diye anılan İoanna Kuçuradi, hayatını tamamen felsefeye adamış, bu uğurda tek başına adeta bir okul gibi çalışmıştır. Hocaya göre felsefe kuru bir akademik disiplin değildir, olmamalıdır. İçinde yaşadığımız dünya ve toplumun sorunlarına sırtına dönmüş, yaşadığımız hayatla bağını kuramamış bir felsefe “felsefe” adını haketmediği gibi, unutulmaya ya da marjinal kalmaya mahkumdur.” (Gürol Irzık, s. 307).

Meslek etiklerinin etiği sıradanlaştırdığı şu günlerde etiği anımsamak ve kavramak için söz konusu kitap aynı zamanda bir rehber niteliğinde. Etik, insan hakları, dil ve felsefi söylem, edebiyatta insan, özel-kamusal-siyasal alan, varoluşsal tüm sorunlar kitabın temasını oluşturmaktadır, ya da diğer bir deyişle kitabın tek teması felsefi söylemi tüm bu alanları kuşatan Kuçuradi'nin felsefesidir.

* FISP (Uluslararası Felsefe Kuruluşları Federasyonu) Başkanı Prof. Dr. Kim Yersu'nun, İoanna Kuçuradi'yi “Queen of Philosophy” (Felsefe'nin Kraliçesi) olarak sunduğunu Zuhal Karahan'dan öğreniyoruz (Zuhal Karahan, s. 138)


73 görüntüleme

Commentaires


bottom of page