top of page

Başkalarının Gözleri

Dostoyevski'nin başyapıtı 'Suç ve Ceza', suçluluk ve kefaretin radikal bir yeniden yorumunu sunar.


Rodion Romanovitch Raskolnikov bir katildir. Bunu Suç ve Ceza'nın başından beri biliyoruz. Raskolnikov'un hikâyesindeki gerilim, suçunun ortaya çıkarılıp çıkarılmayacağından ve adalete teslim edilip edilmeyeceğinden kaynaklanmaz (edilecektir - bunu da biliyoruz). Asıl gerilim Raskolnikov'un suçluluk ve utanç duygusundan kurtulup kurtulamayacağından kaynaklanır ki bu hiçbir şekilde kesin değildir. Hikâye bunun nasıl olabileceğiyle ilgilidir.


Fyodor Dostoyevski'nin büyük romanı Raskolnikov'un şiddetli psikolojik çöküşünü anlatır. Genç öğrencinin ahlaki kusuru bir vicdanı ya da ruhu olmaması ya da yeni nihilizm ve radikal ateizm felsefelerinden etkilenmiş olması değildir, elbette etkilenmiştir. Bunun yerine, Raskolnikov öldürür çünkü öz kimliğini kendi içinde aramaya takıntılı hale gelmiştir; kendi içinde eşsiz bir insan bulmayı arzulamaktadır. Dostoyevski bize gerçeği kendi içinde aramanın ahlaki dehşetin kaynağı olduğunu gösterir: Raskolnikov, olduğuna inandığı şey olmak için ilke olarak çifte cinayet işler: kendi yarattığı ve kendini onaylayan bağımsız bir adam. Genç katil, kendisi hakkındaki kendi fikrinin ağırlığı altında ezilir.


Raskolnikov'un dört ayrı itiraf ve pişmanlık vesilesi vardır, ancak bunların hiçbiri onun içinde bir dönüşüme yol açmaz. Dostoyevski bize katilin sahte kefaret anlarını göstermelidir ki sonunda gerçekleştiğinde gerçek olanı tanıyabilelim. İlk ikisi özeldir: Raskolnikov suçunu önce, üvey annesini ve küçük üvey kardeşlerini beslemek için kendini satan Hıristiyan fahişe Sonia'ya itiraf eder. Daha sonra da kız kardeşine itiraf eder.


Sonraki iki itiraf halka açıktır ve Raskolnikov için gerçek cesaret anlarıdır. Bunlardan ilki, Petersburg'un halka açık meydanı Haymarket'in merkezinde gerçekleşir. Suçunun yakında ortaya çıkacağından endişe eden Raskolnikov, dalgın bir şekilde pazar yerine doğru yürür. Oraya vardığında, birden Sonia'nın zihninde yankılanan sözlerini duyar: "Kavşağa git, insanların önünde eğil, toprağı öp, çünkü sen de ona karşı günah işledin ve tüm dünyaya yüksek sesle 'Ben bir katilim' de." Raskolnikov tam da bunu yapar ve bunu yaparken bir tür kendinden geçmenin, teslimiyetin hafifliğini hisseder.


Bu kamusal pişmanlık eylemini, Raskolnikov'un polis bürosuna giden merdivenleri yorgun argın çıkışı izler. Raskolnikov burada nihayet polise sakin ve boğuk bir sesle, "Yaşlı tefeci kadını ve kız kardeşi Lizaveta'yı baltayla öldürdüm ve onları soydum" der. Bu, romanı gerçek anlamda sona erdiren ifadedir ve bundan sonrası sonsözün iki kısa bölümüdür. Raskolnikov'un kurtuluşunun bu özel ve resmi itiraflarla -eylemlerini sahiplenerek, özür dileyerek ve nihayetinde işlediği suçlar için adalete teslim olarak- gerçekleşmesi beklenir. Ancak olan bu değildir.


Dostoyevski, Raskolnikov'un Sibirya'da cezasını çekerken insanlara daha da yabancılaştığını gösterir. Onu oraya kadar takip eden Sonia'ya karşı daha da acımasızdır. Ve işlediği cinayetlerden dolayı, itirafından önce olduğundan daha az pişmanlık duymaktadır. Raskolnikov'un kurtuluşu ne özür dilemek ne de sorumluluk almakla ilgilidir, çünkü bu iki şey de kaygıya karşı bir panzehir olarak arzuladığı bir tür psikolojik merhem işlevi görür. Sırrını saklamak zorunda olmamak iyi hissettirir. Raskolnikov'un halka açık itiraf anında hissettiği duygusal ve psikolojik coşku, artık tespit edilmekten korkmak zorunda olmamasından kaynaklanır. Bu onun suçluluk duygusundan kurtulmasıdır. İtiraf tedavi edicidir ama kurtarıcı değildir.


Nihayetinde katil suçunu açığa vurmak ister çünkü onu gizlemek yorucudur. Raskolnikov'un utancı, her zaman olduğu gibi, suçluluğundan daha derindir. Onun utancı, tespit edilmekten kaçınmaktan ziyade görülmemekle ilgilidir. Yaptıklarından dolayı suçluluk duymaktadır, ancak utancı daha ince bir niteliktedir. Raskolnikov, kaçınmak için çok uğraştığı öz-bilgisinden yoğun ve kişisel bir utanç duymaktadır. Bu, olmak istediği adamın -bu uğurda cinayet işleyecek kadar derin arzu- en başta bir yanılsamadan, grotesk bir deneyde gerçekleştirilen bir arzu-gerçekleştirme fantezisinden başka bir şey olmadığı bilgisidir. Yarattığı groteskliğe benzediği için suçluluk duyar, ancak aradığı bireyselleşmenin bizzat ahlaki bir dehşet olduğunu kabul etmekten daha da utanır.


Kendi içinde, zaten orada görmek istediğinden başka ne bulmayı bekleyebilirdi ki? Genç adamın herhangi bir toplumsal ilişkiden bağımsız, içe dönük hakikat arayışı, onu özgürleştireceğine inandığı şeydir. Bunun yerine, kendini boğucu bir kâbusun içinde kapana kısılmış ve uçsuz bucaksız bir çorak arazide kaybolmuş bulur. Raskolnikov'un keşfettiği rahatsız edici gerçek, kişinin iç benliğinin karanlık olabileceğidir: acımasız, kötü, küçük ve insanlık dışı olacak kadar kibirli. Dostoyevski'nin ortaya çıkardığı korkunç gerçek, belki de kişinin iç benliğinin genellikle böyle olduğudur.

Raskolnikov kendi kimliğiyle ilgili saplantısından utanç duymamaktan utanır ve bu utancı kendisiyle gurur duyarak örter; sanki gurur, utancının zıddı ve ilacıymış gibi. Cinayeti neden işlediğini kendisinden bile gizler, gerekçelerini uydurur ve bunlarla övünür. Tefeciyi soyup annesine ve kız kardeşine yardım etmek için; Napolyon gibi büyük bir adam olmak için; sadece intikam için; tefeci bir " pislik" olduğu için; cesur bir adam olma girişimi olduğu için... Katil herhangi bir neden üzerinde karar kılmaz çünkü gerçek nedeni görmek istemez - kendi içinde bir benlik haline gelmek zaten insanlığından uzaklaşmaktır. Raskolnikov'un öz benliği, görmek istemediği şeyi gizleyen bir incir yaprağına dönüşür: özlemini çektiği öz benlik bir fantezidir, ancak ona musallat olma kapasitesi yüzünden daha az gerçek değildir.


Raskolnikov gururundan dolayı, kimliğinin tam olarak kendisine ait olmadığı bilgisini kendisinden saklamak ister. Görmek ya da kabul etmek istemediği şey, kimliğinin içeriden seçilemeyeceği ya da keşfedilemeyeceği, ancak çoğunlukla dışarıdan, onu ailesine, öğrenci olarak mesleğine ve arkadaşlarına bağlayan bağlardan geldiğidir. Raskolnikov'un ahlaki mücadelesi nihayetinde suç ve cezayla değil, solipsizminden kurtulup kurtulamayacağıyla ilgilidir. Raskolnikov kendini dışarıdan net bir şekilde görene kadar, tutunduğu benliğin boşluğu ona ifşa olmaz.

Raskolnikov, işlediği suçlar nedeniyle Sibirya'daki bir hapishanede ağır işlerde çalışmaya mahkûm edilir. Sonia da aşkından onu oraya kadar takip etmiştir. Ancak diğer tüm mahkûmlar, tüm kasabalılar, hatta tüm gardiyanlar Sonia'ya büyük bir sevgi beslese de, Raskolnikov Sonia'nın kendi hesabına orada bulunmasına içerler. "Onun önünde utanır", ama cinayetler için pişmanlık duyduğundan ya da prangaları, tıraşlı kafası ve giydiği çizgili mahkûm kıyafetleri yüzünden değil. Bu fiziksel aşağılanmalar onun gurur duymak için giydiği bir tür kostümdür, sanki şöyle demek ister gibidir: "Cinayeti itiraf ettim. Bakın!" Utanmaktan ziyade kibirli hissetmektedir. Artık kendini suçlu hissetmediği için kendini iyi hissetmektedir.


Sonia onu hapishanede ziyarete geldiğinde, onu aşağılayarak ona eziyet eder. Kendisini Sonia'nın onu gördüğü gibi göremediği için için onu aşağılamalıdır. Sonia onu utancı için sever. Onu sever çünkü onun kendisinin bu yanını göremediğini görür ve bu onda şefkat ve hatta merhamet uyandırır. Sonia'nın en çok korktuğu ve nefret ettiği şey kendisini onun gözünden görmektir, çünkü Sonia onun gerçek günahının tedavi edilmemiş bir solipsizm olduğunu algılamaktadır. Bu şekilde, kadın onun üzerinde adamın içerleyeceği bir hak iddia eder, çünkü bu onun tamamen kendine ait olmadığı anlamına gelir. Bu şekilde sevilmek onun özerklik duygusuna bir hakarettir.

Raskolnikov'un kurtuluşu nihayet derin bir bilinçsizlik anında gerçekleşir. Paskalya'dan hemen sonradır ve bir hastalıktan dolayı iyileşmek üzere hapishanenin hastane koğuşuna yatırılmıştır. Gecenin bir yarısı uyanır, pencereye gider ve"birini bekliyor gibi görünen" Sonia'yı hastane kapısında uzaktan görür. Dostoyevski bu yedi kelimede Raskolnikov'un kurtuluşunu bulur. Mahkûm hemen ve hiç düşünmeden ya da beklemeden değişir. Anlatıcı bize, Raskolnikov'un kendisini "biri" olarak deneyimlediğini söyleyerek, "O anda kalbine bir şey saplandı," der. Sonia'nın "birini" beklediğini görür, kendisini değil, kendi bireyselliğiyle gurur duyarak ona göstermeye devam etmek istediği "ben "i değil, Sonia'nın gördüğü ve özlediği birini. Kendini onun gözünden başka biri olarak görür, kendine yabancıdır ama onun tarafından tanınmaktadır ve bu yüzden bir anlığına kendini gizleme ihtiyacı hissetmez.

Dostoyevski'nin dehası, Raskolnikov'un bireyselliğinin kendi içsel duyguları ya da arzularından değil, başkaları tarafından kendisine yöneltilen suçlamalardan kaynaklandığını anlamasıdır. Raskolnikov'un kurtuluş çabaları -psikolojik ıstırabı, itirafı ve cezaya gönüllü boyun eğişi- kendi suçluluğu kadar kendine hizmet etmiştir. Raskolnikov'un radikal dönüşümü ancak kendini görme biçimindeki ısrarından utandığında gerçekleşir. Utanmanın ilacı gurur değil, alçakgönüllülüktür. Alçakgönüllülüğün amacı da sevgiyi mümkün kılmaktır. Sevgi de neşeyi mümkün kılan şeydir. Raskolnikov utancını alçakgönüllülükle kucaklayarak neşeyi deneyimleyebilir hale gelir.


Sonia, Raskolnikov hapishanenin hastane koğuşundan çıktıktan sonra onu görmeye gelir. Raskolnikov'un kendisine duyulan özlemi görmesinin yarattığı bir dönüşüm yaşadığını bilmemektedir. Bahar mevsimidir ve Raskolnikov dışarıda çalışmaktadır. Raskolnikov yalnızdır ve nehre bakan bir kütüğün üzerinde oturmaktadır. Sonia bir süredir onu beklemektedir ve yanına oturur. Onu gördüğünde sevinçle gülümser ama çekingen bir tavırla elini uzatır. Sonia elini tutar ve elleri ayrılmaz. "Ona hızlı bir bakış atar ve hiç konuşmadan gözlerini yere indirir."


Bu bakışta Raskolnikov sonunda kendini utanmadan olduğu gibi görür. Sonunda sevildiğini anlar ve alçakgönüllülüğün etkisiyle Sonya'nın ayaklarına kapanır ve ağlar. Korkmasına rağmen Sonia mahkûmun içinde neler olduğunu anlar ve bize "gözlerine sonsuz bir mutluluk ışığı geldiği" anlatılır. "Her birinin kalbi diğerinin kalbi için sonsuz yaşam kaynakları barındırıyordu" diye yazar Dostoyevski. Raskolnikov'un içsel benliği artık Sonia'ya olan aşkını, dışa bakan bir bakışı da içermektedir. Solipsist kendini keşfetme, kendini yaratma ve kendini yatıştırma eylemlerinin nefret dolu olduğu ortaya çıkmıştır, çünkü sonunda kendini bir başkasının gözünden görebilmiştir.


Not: Marilyn Simon'ın kaleme aldığı bu yazı, https://quillette.com/adlı siteden alınmış ve www.felsefearenasi.com.tr editörleri tarafından Türkçeye çevrilmiştir:

https://quillette.com/2023/01/31/crime-and-punishment-and-redemption/

50 görüntüleme

Commentaires


bottom of page