top of page

Anılar Ateşten Yara Almaz

Güncelleme tarihi: 24 Oca 2023


Terry Eagleton, “Başka halkların devrimleri gözümüze her zaman kendi devrimlerimizden daha cazip gelmiştir.” der Kuramdan Sonra adlı eserinde. Bizim açımızdan da durum pek farklı değil. Robespierre'e, Bolivar'a, Jose Marti'ye vd. duyulan saygı, Atatürk gibi çok yönlü bir devrimci söz konusu olduğunda (gerek bireysel özgürlükler öne sürülerek gerekse burjuva devrimcisi olduğu için sınıfsal gerekçeler ileri sürülerek) öfkeye, kine ve sövgüye dönüşebiliyor. Buradaki ironi karşı devrimcilerle birlikte kendilerini ilerici olarak tanımlayan çevrenin de bu tutumu benimsiyor olmasıdır.


Eagleton şunları söylüyor: “Ulusalcılığın, zamanında müthiş derecede etkin bir anti-kolonyal güç olduğunu hatırlayamayacak kadar genç ya da kalın kafalı olan kuramcılar, onda ağır bir şovenizm ya da etnik zihniyetten başka bir şey göremediler.”


Ulus temelli düşünceyi reddederek devrimci ulusla sıkı sıkıya bağlanmış olan sınıf kavramını da gözardı edenler için ulus devletlerin başarısızlıkları, onları ulus kavramının ötesinde bir şeyler aramaya yönlendirdi. Bu yönelim, kapitalizmin daha önce hiç olmadığı kadar güçlü ve yırtıcı olduğu bir dönemde sınıf kavramının da aşılması gerektiği fikrini ortaya çıkardı.


Komünist Manifesto, sınıf mücadelesinin ilk önce ulusal bir biçim aldığını ama içeriğinin bu biçimin ötesinde de işlerliğini sürdürdüğünü gözlemler. Sosyalistlere göre anti-kolonyal mücadele de bir sınıf mücadelesidir. Uluslararası sermayenin iktidarıyla dünyanın ter kokan emekçileri arasında bir savaştır. Ama bu sınıf çatışması, ulusal bir çerçeveye hapsedildiği için ağırlığını yitirdi. Sınıf, ağırlığını yitirdiğinde post-kolonyal kuram için bir fırsat doğdu. Sınıf ve ulus yerine etnisitecilik yerleştirilebilirdi. Bu, emperyal kuvvetler için ulusal ve sınıfsal mücadelelere karşı kullanılacak önemli bir ideoloji haline gelebilirdi.


Böylece bu batı tarzı “kimlik siyaseti” büyük oranda kültürel olduğu için odakta siyasetten kültüre doğru bir kayış oldu.


Eagleton, 1970'lerin sonlarına gelindiğinde "kurtuluş” sözcüğünün tuhaf bir antikayı anımsatmaya başlattığını; kendi evinde dikiş tutturamamış solun artık dans pistini dışarıda aramaya başladığını söylüyor. Batının kültür takıntısı, artık bu çeşit bir solculuğun valizine yerleştirilmişti. Bu valizin içine normlara, bütünlüklere, uzlaşmalara karşı postmodernist bir önyargı doldurulmuştu.


Bizzat batının finansal desteğiyle kültürel ve ideolojik çalışmalarını yürüten bir çevre, artık çok kültürlülük, alt kültürler ve beden üzerine yoğunlaşan (ama açlık çeken bedene değil, cinsel beden üzerine eğilen) ideolojileriyle büyük devrimlerin, devrimcilerin normlarına, bütünsel dünya görüşlerine karşı bir savaş açtı. Bu savaşın ülkemiz öznelindeki en büyük hedeflerinden biri elbette Mustafa Kemal Atatürk'tü.


Bertrand Russel'a göre “Toplumsal bağlaşma ve bireysel özgürlük, din ve bilim gibi, bütün dönem boyunca çatışma ya da sıkıntılı bir uzlaşma halindedir... Toplumsal bağlılık bir zorunluluktur ve insanoğlu, yalnızca rasyonel savlarla bağlılığı sağlamayı henüz başaramamıştır.”


Aslında bu iddiası ile Russel iki karşıt tehlikeye işaret etmişti: “Bir yanda, gereğinden fazla disiplin ve geleneğe saygı yüzünden kemikleşme; diğer yanda, işbirliğini olanaksızlaştıran kişisel bağımsızlık ve bireyciliğin artması nedeniyle dağılma ya da yabancı fethine boyun eğme.”


Bu çatışmanın günümüzdeki yansımasında fazla disiplin ve geleneğe saygı yüzünden ortaya çıkan kemikleşme ve dogmatizmin yarattığı çatlaklardan yararlanan postmodern sol, işbirliğini olanaksızlaştıran bir bireyciliği sahiplendi.


Sözde özgürlük anlayışı, rasyonel olarak ulaşılması mümkün olmayan saf bir özgürlük arayışıydı. Bu özgürlük mücadelesi, artık emperyalist iktidarları, sermayeyi hedef almayı bıraktı. Hedef, emperyalizme direnenler ve sınıf mücadelesiydi.


Bugün bahsettiğimiz nedenlerle hedefe konulan Atatürk'e emperyal saflardan ateş açılmaktadır.


10 Kasım'da büyük devrimci Mustafa Kemal Atatürk'ün anısı önünde saygıyla eğiliyorum ve biliyorum ki anılar ateşten yara almaz!

102 görüntüleme

Comments


bottom of page