Neden ahlaki davranıyoruz? Ve ahlaki görüşlerimiz nereden gelir? Bunlar bize miras mı bırakılmıştır? Akıl yoluyla mı ulaşılırlar? Yoksa DNA'mıza mı işlenmiştir?
Kurallar yukarıdan gelir: yukarıdan aşağıya ahlak
İnsan uygarlığının büyük çoğunluğu için ahlak, insan doğasının üstünde yer alan bir şey olarak görülmüştür. İnsan doğasına güvenilemez - hepimiz bencil canavarlarız - bu nedenle iyi, işbirliğine dayalı davranışları sağlamak için kurallara ihtiyacımız var.
Bu kuralları kim yaratır? Dinler ahlaki otorite olarak Tanrı'yı gösterirken, Aristoteles'ten Kant'a filozoflar Aklın doğru ve yanlış olan her şeyi belirlemesine izin veren temel ilkeleri ortaya koymuşlardır.
Burada hangi otoriteye - Tanrı ya da Akıl - başvurulduğu gerçekten önemli değildir; önemli olan bu tür teorilerin ilkeleri formüle etmesi ve ardından bunları insan davranışlarına dayatmasıdır. On Emir; Altın Kural (başkalarına sana davranılmasını istediğin gibi davran); Faydacılık - tüm bu ahlaki sistemler bu yukarıdan aşağıya yönelimi paylaşır ve dayatılan kurallar olmadığında doğal eğilimimizin isyan etmek olacağını ima eder.
En uygun yukarıdan aşağıya ahlaki sistemi ortaya koymak, insan uygarlığı boyunca pek çok tartışmaya neden olmuştur. Hem silahlarla hem de kelimelerle yapılan savaşlara rağmen bir galip belirlemek zor olmuştur: herkese uyan bir dizi evrensel ahlak yasası bulmak, özellikle kolay değildir. Dindar insanlar dindar insanlarla; dindar insanlar dindar olmayan insanlarla; dindar olmayan insanlar da dindar olmayan insanlarla savaşıyor.
Bu konudaki eksiklikler yeni bir oyuncunun oyuna girmesine neden oldu. Son birkaç on yıldır hayvan davranışları üzerine yapılan etkileyici araştırmalarla birlikte biyoloji, yukarıdan aşağıya ahlaki anlayışları tam anlamıyla ters yüz etmeye başladı.
Kurallar içeriden gelir: aşağıdan yukarıya ahlak
Hollandalı primatolog Frans de Waal, Bonobo ve Ateist adlı kitabında tavrını erkenden ortaya koyuyor. "Belki de sadece bana öyle geliyor," diyor, "ama inanç sistemiyle itici davranışlar arasında duran tek şey olan insanlara karşı temkinliyim. Neden insanlığımızın, yaşanabilir bir toplum için gereken özdenetim de dahil olmak üzere, içimizde yerleşik olduğunu varsaymayalım?"
De Waal, "akıl tutkuların kölesidir" diyen ve ahlaki statümüzün rasyonelliğimizden değil duygularımızdan kaynaklandığını savunan 18. yüzyılın parlak filozofu David Hume'un ahlaki tasavvuruna yakın olduğunu kabul ediyor.
Bonobo ve Ateist'te De Waal, bu savı desteklemeyi amaçlıyor ve insan ahlakının temel bileşenlerinin (adalet, nezaket, empati) rasyonel düşünceye bağlı olmadığını ya da insan doğasına özgü olmadığını, ancak işbirliği ve hayatta kalmayı ilerletmek için birçok memeli grubunda dürtüler olarak evrimleştiğini göstermek için onlarca yıllık araştırmaları bir araya getiriyor.
De Waal, bonoboların grubun dezavantajlı üyelerine, yaşlılarına nasıl baktığından ve anlaşmazlıkları nasıl barışçıl bir şekilde çözdüğünden (eleştirmenlere göre biraz da antropomorfizmle) hayranlıkla bahsediyor. Aslında, onun görüşleri, doğru ve yanlışın kökeni hakkında başvurulması gereken tek otoritenin kendi biyolojimiz olduğunu göstermektedir.
En iyi bilinen 'ahlak yasalarımız', ahlaki olarak kabul ettiğimiz şeylerin güzel nedensel bağlarının özetlerini sunar, ancak kapsamları sınırlıdır ve boşluklarla doludur. Ahlakın çok daha sıradan başlangıçları vardır ve bunlar diğer hayvanların davranışlarında da görülebilir. Bilimin son birkaç on yılda öğrendiği her şey, ahlakın kötü bir insan doğasının üzerindeki ince bir örtü olduğu yönündeki kötümser görüşe karşı çıkmaktadır. Aksine, evrimsel geçmişimiz bize iyilik hakkında büyük bir dayanak sağlıyor ve o olmasaydı bu noktaya asla gelemezdik.
Bir düşünün, diyor De Waal: günlük ahlaki kararları, içsel kuralar kitabına danışarak, üzerinde titizlikle akıl yürüterek mi alıyoruz? Bunun yerine, "ya ahlak soyut bir zihinsel düzeyde değil de günlük sosyal etkileşim içinde yaratılıyorsa? Ya çoğu zaman bilimin düşkün olduğu düzgün sınıflandırmalardan kaçan duygulara dayanıyorsa?"
Gerçekten de, herkesin mantığına uygun genel bir ahlaki çerçeve bulmakta zorlanmamız şaşırtıcı değil, diye düşünüyor De Waal, çünkü Hume haklıydı: ahlakın kökleri duygularımıza dayanıyor.
Yukarıdan aşağıya ahlaki anlayışlar, De Waal'in deyimiyle, "sosyal hayvanlar olarak geçmişimizden gelen büyük bir dürtü" sayesinde ortaya çıkmıştır. Başka bir deyişle, bu tür ahlaki teorileri tasarlamak için temel motivasyonumuz kutsal ya da rasyonel kavrayıştan değil, binlerce yıl boyunca evrimleşen sosyal ve duygusal içgörülerden gelmektedir.
Sonuçta, De Waal soruyor:
Zaten bu yönde doğal bir eğilimimiz olmasaydı, insanları başkalarına karşı düşünceli olmaya teşvik etmek mümkün olur muydu? Eğer bunların yokluğuna karşı güçlü tepkilerimiz olmasaydı, adalet ve doğruluğa başvurmak mantıklı olur muydu?
Hepimiz üzüme karşılık salatalığı reddeden maymunlarız (1)
De Waal'ın giderek artan araştırmalarla desteklenen argümanlarını yukarıdan aşağıya ahlaki tasavvurları savunanların görmezden gelmesi zordur. Ahlakın duygusal içgüdülere dayandığı fikri, Immanuel Kant gibi akıl aşıkları için popüler olmayan bir fikir olabilir, ancak Hume'un takipçileri için tartışmasız, gündelik yaşam deneyiminde sezgisel ve biyolojide bilimsel olarak desteklenen bir fikirdir.
De Waal'ın argümanları sizi ikna etmese bile, Bonobo ve Ateist, adalet üzerine ilginç ve bazen de komik hayvan çalışmalarıyla dolu büyüleyici bir kitap olmaya devam ediyor (özellikle de eşinin üzüm aldığını görünce salatalık dilimleri yemeyi kesinlikle reddeden öfkeli bir maymunla ilgili olanı).
De Waal'ın da belirttiği gibi, hiç değilse onun Hume'cu, aşağıdan yukarıya, biyoloji odaklı ahlak yaklaşımı, yukarıdan aşağıya, aşırı dindar ya da aşırı 'rasyonel' görüşlere karşı önemli bir denge unsuru oluşturuyor:
Ateistlerin bile kendilerini yarı-dinsel bir ahlaktan kurtaramadıkları, dünyanın ancak doktorların din adamlarının yerini almasıyla daha iyi bir yer olacağını düşündükleri bir zamanda bu yaklaşım ilgiyi hak etmektedir.
Dipnotlar:
1 Makale yazarı, Frans de Waal'in capuchin maymunlarında adalet ve eşitlik üzerine yaptığı bir deneye göndermede bulunuyor
Not: Jack Maden tarafından yazılan bu makale www.philosophybreak.com adlı siteden alınmış ve www.felsefearenasi.com.tr editörleri tarafından Türkçeye çevrilmiştir:
https://philosophybreak.com/articles/where-do-morals-come-from/
Comments